Akşam iş dönüşü genelde haberleri dinliyoruz, Haber-7’de “Halep’te ateşkes ilan edilecek” başlıkla haberi okuyunca bu nasıl bir yüzsüzlük sözleri dilimden dökülüverdi ve sarıldım kaleme… Haber aynen şöyle; “Rusya Dışişleri Bakanı Sergey Lavrov ve Birleşmiş Milletler Suriye Özel Temsilcisi Steffan De Mistura, Moskova'da bir araya geldiler. Daha sonra ikili, basın mensuplarının karşısına geçerek, önemli açıklamalar yaptı. Lavrov, Rusya ve Amerika'nın birlikte Cenevre'de Suriye gözlem merkezi kuracaklarını söyledi. Lavrov, Amerika'nın terörizmi bitirmek adına daha fazla sorumluluk almasını gerektiğini kaydetti. Suriye'den teröristleri temizlemek için Türkiye'nin de yardımcı olması gerektiğini bildiren Lavrov, "Türkiye'nin Suriye topraklarına açtığı topçu ateşinden endişeliyiz. Türkiye-Suriye sınırının kapatılması daha da acil bir hale geldi" diye konuştu. Öte yandan taraflar; Şam ve Lazkiye'den sonra, Halep'te de ateşkesin sağlanması konusunda anlaştı. Steffan De Mistura, birkaç saat içerisinde Halep'te ateşkesi ilan edeceklerini söyledi.” Şimdi adama demezler mi(affedersiniz) “Ey Ayı senin Suriye üzerinde ne hakkın var ki, Suriye halkı adına anlaşmalar imzalıyorsun. Ey Ayı, sen aylardır müslümanların başına bombalar atıyorsun, utanmıyorsun da Türkiye kendine yapılan saldırıya cevap verip, uluslar arası anlaşmalardan doğan haklarını kullandığı zaman mı haksız buluyorsun? Bu ne… Dün yazmıştım ya, bazı okuyucularımda sormuş, kim bu küresel şeytanlar diye, işte size iki şeytan, daha ne şeytan ararsınız?   KUYRUKTA BEKLEMEK Yerel yazılar yazmadığımı daha önce belirtmiştim. Ancak kimi zaman zorunlu kalıyorsunuz. Hafta başında elektrik faturamıza ödemek için Eski Carfursa binasına gittik, saat 11;00, içeri girdiğimde uzun bir kuyruk, erinmedim saydım tam 40 kişi, ikinci vezne açılmamış, görevliye sordum, öğleden sonra 13:30 da açılacağını, yeni bir sisteme geçtiklerini bu nedenle tıkanma yaşandığını ifade etti. Olabilir! Bekledim, parayı yatıranlar somurdanıyor, dönüşte birisi işte gazeteci burada, kardeşim yazsın demezler mi? Vebal attılar, bu durumu yazmalısın dediler.  Tabi biz gazeteciler vatandaşın sesi olduğumuz için bu konuya dile getirmek zorundayız. Öncelikle belirteyim ki, Akedaş, özelliştiğinden bu yana çok şey yaptı. Daha da güzel şeyler yapacaklardır. Ancak, ödeme günlerini dikkate almaları gerekiyor. Memur ve işçilerin aylıklarını almaları hesaba katılmalı. Örneğin ayın 14 ödeme günü olmamalı,  İkincisi tahsilatın son günlerinde vezne sayılarını artırmaları gerekiyor. Umarım yetkililer yazımızı dikkate alırlar, çünkü ben vatandaşın sesiyim.   ABDULHAMİT HAN’DA NAMAZ KILMAK Miraç Kandili dolayısı ile arkadaşlar Yatsı Namazını Abdulhamid Han Caminde kılalım dediler, onlara çok iyi olur ancak, şu otopark sorunu birtürlü çözülemedi, bunun için Zekeriye Tanrıverdi Caminde kılacağım dedim. Çözüm, bu caminin yakın çevresinde istimlak yapılmalı diye düşünüyorum. Aslında bu genişletme cami yapılmadan düşünülmeliydi ama olmadı. Söze Bekir Doğan katıldı, o da cami imam hatiplerinin halkı bilgilendirmede daha sosyal olmaları gerektiğini, bunun için Diyanet İşleri Başkanlığımızın özel projeler hazırlamasının kaçınılmaz olduğunu ifade etti. Doğan, ezan okumada merkezi sistemden vaz geçilmesi gerektiğini önerdi. İbrahim Gülsu hocam durur mu? Bende bir konu için müftülüğe gittim, onlarda içinde bulundukları durumdan dert yandılar diyerek. O halde çözümü kim üretecek? Sorusunu yönetti. Şimdi gerek ülkemizin ve gerekse ilimizin sorunlarını çözmede her vatandaşa görevler düşüyor. Sadece vatandaşlar değil, kurum çalışanları da…Aidiyet duygusu olanlar, yaşadıkları topluma, kente, mahalleye, eve, okula birşeyler katmalıdırlar. Daha önce yazmıştım, Abdulhamid Han Cami kubbesinde çalışmalar yapılıyormuş. Allah aşkına daha ibadete açılalı kaç gün oldu? Osmanlı camileri ile kıyaslayın, göreceksiniz sorunun temelinde insan var. Kardeşim işin aslı şu, emaneti ehline vereceksiniz. İyi de işin ehli nerede? Kalın sağlıcakla.