İran, yıllarca İsrail ve ABD ile hatta tüm batılı ülkeler ile sorunlar yaşadı, geçen ay Diyanet İşleri Başkanımız İran’ı ziyaret etti, "Ümmetin ocaklarına ateş düştüğünü, bunu söndürmek için her müminin, her vicdan sahibi insanın elinden geleni yapması gerektiğini belirterek. Bütün Müslümanların bizi fitne ve ihtilafa götürecek her türlü unsurdan arınması gerektiğini söylemişti. Başkan Görmez önceliği kan ve gözyaşının durmasına vermek gerekiyor diyerek,  “Zira bugün maalesef İslâm’ın cahil müntesiplerinin, her türlü iman, akıl ve hikmetten uzak terör şebekelerinin, Sevgili Peygamberimizin mübarek ismini sözde bayraklarına nakşederek din-i Mübin-i İslâm’a verdiği zarar, azılı düşmanların verdiği zararı fersah fersah geçmiş bulunmaktadır" "Hiçbir strateji, Müslüman kanını önlemekten daha değerli değil. İslâm dünyasından barut kokusu yükselirken acımız ortak, derdimiz ortak, duamız ortak olmalıdır. İslam ümmetinin yeşerttiği mümtaz medeniyetleri, bu medeniyetlerin ortaya koyduğu büyük tecrübeleri yok sayarak yol alamayız. Bütün bu müktesebatı dışlayan, ümmetin vahdetine aykırı yorum ve dayatmalar içeren, şiddet ve zorbalık öngören nevzuhur dini akımlara karşı hep birlikte mücadele etmek zorundayız. Hiçbir strateji, Müslüman kanının dökülmesini önlemekten daha değerli değildir. Hiçbir siyaset, Müslümanların parçalara ayrılarak birbirini katletmesini önlemekten daha önemli değildir.""Kanın Sünnisi, Şiisi olur mu?" Diye sormuştu. Yanıbaşımızdaki gelişmeleri yorumlayan Yazar Kaplan ise; “Küresel sistem, önce Irak'ı, ardından Suriye'yi iç savaşın eşiğine sürükledi, bu iki “yapay ülke”yi parçaladı. Amaç, İran'ın önünü açmak ve bin yıldır Müslümanların dünya tarihini yapmasını mümkün kılan Ehl-i Sünnet Omurga üzerinden bizim kurduğumuz akîdevî, fikrî ve siyasî düzeni çökertmek!” Şeklinde bir tespit yaptı.   KAPİTALİZM İSLAM-I DÜŞMAN SEÇTİ Üst aklın ortadoğudaki hedeflerini yazdım, Gnostik Akıl(Üst Akal’da diyebilirsiniz) Suriye-Mısır-Türkiye üçgenindeki toprakları boşaltıp, burada kendilerine ait olduklarını idda ettikleri kadim medeniyetlerini arıyorlar. Yani yeni dünya düzeni kuracaklar,   aynı zamanda enerji kaynaklarını ele geçirmek istiyorlar. Bu belgediki petrol, kaya gazı, uranyum v.b madenlerde gözleri var. Planları belli, burada bir Kürtcük devleti kurduracaklar, sonra onu da parçalayıp, Büyük İsrail’il hedeflerini gerçekleştirecekler. Şu an için durum şu; Türkiye'nin asıl meselesi Suriye'deki Kürt güçlerinin Batı'dan Doğu'ya doğru alan genişletmesi. Türkiye sınırları boyunca bir Kürt koridorunun oluşmasını ulusal güvenliği açısından mutlak bir tehdit olarak görüyor. Özetleyelim  “Selçuklu'yla kurduğumuz, Osmanlı'yla koruduğumuz bin yıllık Ehl-i Sünnet Omurga'yı yerle bir etmek, İran üzerinden Şia'yı Arap Yarımadası'na, Türk cumhuriyetlerine ve Kuzey Afrika'ya hâkim olamayı planlayanlar, bu planlarına ulaşamayacaklardır. Batı açısından konuyu ele aldığımızda ise Suriye’den gelen sığınmacılar batıyı çökertecek kadar güçlü ve bunu gören Merkel, Türkiye’i destekler görünüyor. Bu görüşlere katılırsınız veya katılmazsınız, bence Türkiye tarihinin en önemli süreçlerinden birini geçiriyor…. Olmak veya olmamak meselesi yani… Şimdi şu soruya cevap aranmalı,  Türkiye Kurtlarla Dans ediyor, doğru. Hatta bir Kurt Kapanına alınmaya çalışılıyor bu da doğru. Bu kapandan nasıl kurtulacağız? Elbette topyekun milli duruş sergileyerek. Toplu vurduğunda yürekler, onu top sindiremez diyen şairimiz ne de güzel  özetlemiş meseleyi. Savaş istenir mi hayır ama ülkemin nefsi müdafa hakkı da vardır. İslamda cihad farzdır. Biliyorsunuz, .Cihad, Allah için hizmettir. Bu hizmetin kolay tarafı yoktur. Bu, ihlas ister, mücadele ister, kısaca, güzel ahlak ister. İzin, mesai, gece-gündüz mefhumu düşünülmez. Bu hizmette sıkıntıyı nimet bilmek gerekir. Çok çalışan, çok sıkıntı çeken, çok nimete kavuşur. Kısacası Türkiye gibi ülkede yaşamak bedel isiter. Peki görelim mevlam neyler, neylerse güzel eyler. Kalın sağlıcakla.