Adını ilk duyduğumda herhangi biriydi. Daha sonra ziyaretine gittiğimde kafamdaki profilden çok başka biri karşılamıştı beni. Konuştukça, ziyaret amacından çıkmış, bambaşka bir konu üzerinde devam etmişti sohbetimiz. Onu ve annesini dinledikçe ağzım açık kalmıştı. Nasihat dinleyen değil, annesine nasihat eden bir evlat, yüce yaradanın takdirine razı olan bir mümin, hayatı planlı ve düzenli yaşamaya çalışan, spor yapmayı ve müzik dinlemeyi seven bir insan, bir düşünür, bir şair, aşka engel olmadığını haykıran bir aşık ve en önemlisi gerçek bir adam vardı karşımda. 1977 yılında Göksun’da engelli bir bebek olarak dünyaya merhaba diyen bu adamın engel durumu da alışık olmadığım ve ilk defa karşılaştığım bir şeydi. Öyle ki, tekerlekli sandalyede karşımda oturan bu özel insanın ne elleri, ne kolları, ne ayakları, ne bacakları ne de başı sabit durabiliyordu. Uzuvların sürekli hareket etmesi onun konuşmasını da etkiliyor, bazen kelimeleri dahi zorlanarak söylüyordu. Allah öyle bir iman nasip etmiş ki, haline şükrediyor, “Allah beni de böyle yaratmayı uygun görmüş. Herkesi sağlam yaratan Allah, beni de sağlam yaratabilirdi. Böyle yarattığına göre elbette bununda bir hikmeti var” diyordu. Onu dinlerken dünya malı için gözü dönmüş insanlar geldi aklıma. Sonra çalışmadan asalak gibi yaşamayı seçenler, istediğini alamadığı için anasına babasına asilik yapanlar, elindeki her türlü varlık için kerameti kendinde görenler, bedenindeki güç ve kuvveti atasından bilenler, boyuyla, güzelliğiyle, karizma duruşuyla, sesinin güzelliği ile övünenler, kendi menfaati için yalan söyleyip, iftira atanlar, hedefine giden yolda engel olarak gördüklerini saf dışı etmek için her türlü fırıldaklığı yapanlar, film şeridi gibi geçiyordu gözümün önünden. Ya anası. Anası başka mı konuşur sanırsınız. En az onun kadar vakur, en az onun kadar şükürlü, en az onun kadar sabırlı, en az onun kadar ağzı dualı. O eli öpülesi ananın dilinden şu sözler dökülüyordu; “Benim yavrum, varım, yoğum, milli servetim, hemi arkadaşım, hemi de yoldaşımdır. Beni teselli eden, bana akıl veren, bana moral veren yavrumdur. Her şeyde bir hayır vardır. O olmasaydı belki de ben bu kadar yaşamazdım.” Yaklaşık yirmi iki yıldır şiir yazıyor, 2005 yılında çıkardığı bir de şiir kitabı vardı, lakin ne okuması var ne de yazması. O şiirlerini kafasına yazıyor, ziyarete gelenlere de deftere yazdırıyordu. Benim şaşkınlığım tavan yapmışken, şiirlerin büyük bir bölümünün ise aşık olduğu, sevdalandığı kızlara yazdığı şiirlerden oluşması günün finali olmuştu. İşte bu adam gibi adamın, bu düşünürün, bu müminin, bu evladın, aşka ve sevdaya engel olmadığını haykıran, gönlünde yer bulanları mısra mısra şiirlere işleyen bu özel insanın isim bulmuş halidir Özkan Ağdeniz. “Şah bile sevgiye kuldur, köledir” der, Hazreti Mevlânâ. Sevgi. Aslında sevgidir her şeyin sebebi. Çünkü her şey ya bizatihi odur, ya da ona dönüktür. Mevlânâ’yı cezbeden asıl güneş, Şems kılığına bürünmüş sevgi değil midir. Veya Yunus’u diyar diyar gezdiren. Mecnun’un çöllerde aradığı asıl şey, Leyla adında ete ve kemiğe bürünmüş sevgi değil midir. Ya da Ferhat’a dağları deldiren sevginin adı değil midir Şirin. Özkan’ın yaklaşık on yılda kaleme aldığı şiirler, Göksun Belediyesi tarafından kitap haline getirildi. Kültür ve Turizm Bakanlığından ISBN numarası da alınan ‘Dokunaklı Şiirler’ isimli kitapta, yaşamaya, sevmeye, paylaşmaya, şükretmeye, aşka ve sevdaya engel olmadığını ve daha fazlasını göreceksiniz. Bazen Şems’in Mevlana’sını, bazen Leyla’nın Mecnun’unu, bazen dağları delen Ferhat’ı bulacaksınız. Bazen Yunus, bazen Eyüp, bazen İsmail olacaksınız, bazen de Özkan. Bazen utanacaksınız belki. Ya da içinizdeki Mevlana’yı, Şeyh Edabali’yi, Avni’yi, Bâkî’yi, Necip Fazıl’ı, Cahit Zarifoğlu’nu, Can Yücel’i, Atilla İlhan’ı keşfedeceksiniz. Bazen hatıralarınız canlanacak, bazen hayalleriniz alıp götürecek sizi. Bazen gözleriniz yaşaracak, bazen gülümseyeceksiniz ve her sayfada daha fazlasını yaşayacaksınız. Her kütüphanede bulunması gereken bu kitabı, hatta ve hatta ders olarak anlatılması gereken bu özel insanın kitabını mutlaka edinin ve kütüphanenize ekleyin derim. Bu gönül adamına, bu özel insana el uzatan, destek olan, yazdığı şiirlerin, ‘Dokunaklı Şiirler’ ismiyle vücut bulmasına, kitap olarak okuyucuyla buluşmasına vesile olan Göksun Belediye Başkanı Sayın Hüseyin Coşkun Aydın’a sonsuz teşekkür ediyorum. Ve son söz, bu özel kulu ile beni tanıştıran Rabbime şükürler olsun. Çok düşündüm ancak ben bu yazıya bir başlık bulamadım. Siz istediğiniz başlığı atabilirsiniz. Nurettin DAL