Değerli dostlar , bu hafta geçen hafta belirttiğimiz gibi bayrak konusunda sizlerle sohbet edeceğiz. Bayrak konusuna geçmeden önce geçen haftaki yazıda sehven oluşan bir yanlışı düzeltmek istiyorum. Şöyle ki. Bektaşi’ye sormuşlar: Namaz kılar mısın? diye. ” Akşamdan akşam’a, akşamdan akşam’a” diye cevap vermiş. Doğrusu “ Bayram’dan bayram’a, bayram’dan bayram’a” olması gerekiyordu. ./. Gelelim bayrakla ilgili olan sohbetimize. Cami ve bayrak kelimelerine birbiriyle ilişki açısından bakıldığında dünyada akla ilk gelen şehir Maraş’tır. Şimdi diyeceksiniz ki niye Maraş, Kahramanmaraş değil. İşte işin püf noktası da burada. Maraş’ın  Kahramanmaraş olması bundan yaklaşık yüz yıl once bir Cuma günü Ulucami de başlar. Maraş’ı işgal eden Fransız askerleri bu başarılarını Ermenilerle birlikte bir baloda kutlamak isterler. Ermeni bir dilber Fransız komutanın dans teklifini, kaledeki Türk Bayrağı’nın indirilip yerine Fransız Bayrağı’nın çekilmesi şartına bağladığı için, hemen o gece kaledeki bayrağımız indirilip, yerine Fransız Bayrağı göndere çekilmişti. Olan bitenden habersiz Maraş ahalisi Cuma Namazı için Ulucami’ye gelmeye başlayınca farketmişlerdi bu değişikliği. Bu durum bir anda şehre yayılmış, Ulucami deki yoğunluk her zamankine göre bir kat daha artmıştı. Velhasıl, Maraş’ın Müslüman ahalisi kaledeki Fransız Bayrağı inmeden Cuma Namazının kılınamayacağını haykırarak kaleye hücum edip şanlı bayrağımızı tekrar göndere çekmişler, Cuma Namazını da bayrağın gölgesinde kılmışlardı. Evet bayrak bazen bir bez parçası, bazen bir küçük kağıt üzerinde kan kırmızısı zemin ile ay ve yıldızın muhteşem uyumundan oluşur. İster bez olsun, ister kağıt, önemli olan milletin ruhunda bulduğu değerdir. Bazen ümittir, bazen gözyaşı, namustur, şereftir, onurdur, velhasıl, Müslüman Türk için herşeydir. Çünkü bayrak gönderde ise sahip olduğun bir vatanda hür ve bağımsız olarak yaşıyorsun demektir. Mithat Cemal Kuntay ne güzel söylemiş: “Bayrakları bayrak yapan üstündeki kandır Toprak eğer uğrunda ölen varsa vatandır” Bayrağı bir bez parçası veya kağıt parçası olmaktan ayıran Müslüman Türk’ün gönlündeki şuurdur. Vatan, bayrak, cami, hürriyet, namus, onur gibi kavramlar öğrenilmesi gereken kavramlardır. Öğretilmezse tanınmaz, tanınmazsa sevilmez, sevilmezse değer verilmez. İşte bu nedenle bizi biz yapan tüm değerlerle beraber bayrak şuurunun daha ilk mektep’ten başlamak üzere öğretilmesi, kalplere damla damla zerkedilmesi gerekmektedir. Bayrağı sevmenin yolu milletini sevmekten geçer. Milletni sevmek içinde tanımak gerek. İster İslam öncesi uygarlıklarımız olsun, ister islamla şereflendikten sonraki tarihimiz olsun genç nesillerimize kitap, derği, tiyatro, sinema, televizyon, internet gibi zeminleri kullanarak öğretilmelidir. Demir dağları eritip Ergenekondan çıkan, sonrasında ünlü Türk Hakanı Atilla’nın komutanlığında Romayı  ele geçiren, nice medeniyetler, nice devletler kurup nihayetinde Alpaslan komutasında Anadoluyu kendine yurt eyleyen atalarımızı, Haçlı ordularına Anadolu topraklarını mezar eden Selçuklu hükümdarları 1. ve 2.  Kılıçarslanları, Süleyman Şah’ı ve oğlu Ertuğrul’u, Cihan imparatorluğunun kurucusu Osman Gaziyi, İstanbul burçlarına fethin müjdecisi olarak bayrak diken Ulubatlı Hasan’ı, “Ya İstanbul beni alır ya da ben İstanbul’u” Diyen Fatih’i , sekiz yıl gibi kısa bir zamanda Osmanlı topraklarını üç katına çıkartan Yavuz’u, Tüm Avrupayı titreten muhteşem Süleyman ve  Andre Dorya’ya Akdenizi  dar eden Kaptan’ı Derya’sı Barbaros Hayretin Paşa’yı , Kanije de Tiryaki Hasan Paşayı, Plevne de Gazi Osman Paşayı , Avrupada yaşanan gelişmeleri görüp bunları ülkesine getirmek için didinen Sultan 2. Mahmut’u, yıllarca kızıl sultan diye yaftalayıp, aslında tek derdi Osmanlı topraklarında yaşayanların güven ve huzur içinde yaşaması olan Ulu Hakan Abdülhamit Han’ı yüzbinlerce şehit sayesinde geçilemeyen Çanakkaleyi, kendini kurtaran şehir olarak kırmızı şeritli İstiklal madalyalı tek şehir olan Maraş’ı, İngiliz desteği ile ülkemizi işgale yeltenen Yunan’ı denize dökerek yeni Türk Devletini kuran Gazi Mustafa Kemal’i, 15 Temmuz gecesi elinde Türk Bayrağı, gönlünde vatan sevgisi ve imanı ile tankların altına yatıp ülkesini işgalden kurtaranları anlatmak ve iyice belletmek gerekmektedir. Malkoçoğlu, Tarkan, Karamurat, Battal Gazi, Karaoğlan gibi kahramanlarımızı, Dede Korkut, Nasreddin Hoca, Mevlana gibi bizi biz yapan değerleri ilmek ilmek dokuyup, damla damla  gönüllere nakşedenleri de bellemek ve belletmek gerekmektedir. Kendi değerlerşimizle alay edip onlara gönüllerimizde yer açmazsak elin Örümcek Adamını, Supermen’ini, Tommiks’ini, Teksas’ını ,Zağor’unu farkında olmadan sevdirirler sonra. Birde bakmışız ki zihinlerimiz işgal edilmiş, biz ise hala hür ve bağımsız olmaktan dem vurur dururuz. Suriyede PYD güçlerinin Amerikan Bayrağı altındaki sevinç gösterilerini unutmamak lazım. Bizde olmaz dememeli, bayrak şuurunu tüm yeni nesillerin gönlüne yerleştirmeliyiz. Gençliğimizde birileri pop şarkısı söylerken, bizler Çırpınırdı Karadeniz bakıp Türk’ün Bayrağına marşını söylerdik. Kalın sağlıcakla