“Camide oturan kimse üç haslet üzeredir: Ya bir din kardeşi kazanır ya bir hikmetli söz öğrenir veya Rahmeti kazanır.” Ramuz: 272/ 3

Yaklaşık on gün önceydi, Prof. Canan Karatay sosyal medya da şöyle bir tivit attı: “Çamlıca Camii 60 bin kişilik 147 personeli var sabah namazı 34 kişi ile kılınmış! "Bende bu tiviti alarak yine sosyal medya da takipçilerimle paylaşıp, düşüncelerini sordum. Bu arada personel sayısına itiraz vardı, araştırdım 147 personel çalıştığına dair bir bilgiye ulaşamadım. Vikipedi de: “Cumhuriyet tarihinin en büyük camisidir. 63 bin kişi kapasiteli ve 6 minareli cami 57 bin 500 metrekarelik alana sahiptir. Cami külliyesinde aynı zamanda müze, sanat galerisi, kütüphane, bin kişilik konferans salonu, 8 sanat atölyesi ve 3 bin 500 araçlık otoparkı bulunmaktadır…” deniyor.

Esas mesele bu kadar büyük bir camiyi nasıl cemaat ile doldurabiliriz? Sorusunun cevabını bulmak ve camilerin gerçek fonksiyonlarına dikkat çekmekti. Çünkü camiler aynı zamanda milli birlik, eğitim, yardım organizasyonu yapılan aynı zamanda yüreklerin toplu vurduğu yerlerdi.  Nitekim, 15 Temmuz’da camilerde salalar okunarak, milletin dikkatleri darbecilere karşı uyanık tutuldu. Bu yerinde bir karardı! Ancak yeterince insanında camiye gelmediği bir gerçek.

VATANDAŞ NE DİYOR?

Okuyucularımın bazılarının farklı görüşlerinden de aktarayım, sonra da esas meseleye geçmek istiyorum. Yani cami merkezli bir hayatı nasıl yaşayabiliriz? Sorusu üzerinde duracağım. Arkadaşlarımdan bazılarının bu konudaki düşüncesini de yazmak istiyorum.

Mehmet Bağrıaçık, imam hatiplerin üzerlerine önemli görevler düştüğünü, hutbe ve vaizlerin güncel konuları ele alıp, daha fazla vatandaş ile iç içe olmasını, çevre ile olumlu ilişkiler kurması gerektiğini yazdı.

Abdullah Dinler: “Cemaat aşkı sevdası ruhu kalmadı bu Pandeminin zararını çok çekecek çocuklar, tamamen camiden uzaklaştılar toparlamak için çok çalışmamız gerekecek.”

Hanifi Yılmaz: “Çok lüks camilerin yapılmasını doğru bulmuyorum!” demiş.

Özcan Gülkesen: “Eski camiler daha mütevazi insanı adeta bağrına basıyor, nerede o eski hoş seda ezanlar hepsi geride kaldı, şimdiki camilerde ruh yok gösteriş ve israf var.”

İsmail Tolu: Diyelim ki 60 bin kişi geldi. Cami de 45 bin kişilik. Ne yapacaksın? Camiler büyük olsun

Şimdi de en beğendiğim görüşü aktarıyorum. Ali Rıza Bağrıaçık: “...İşin özü, bizim maneviyatımız zayıfladı! Nefsimiz, ruhumuza hâkim olmaya ve teslim almaya başladı, sorunun özü budur, gerisi lafü güzaftır. Rabbim nefsimizi ıslah eylesin! Benim anam, gece namazı kalkar ocakta çalı ile çorba pişirip babama sabah yemeğini yedirip sabah namazına gönderir (çoğu zaman Ulu camiye namaza yetiştirip dükkânı erken açmasına yardımcı olurdu) şimdi araştırma yapsan kaç tane kadın erken kalkıp kocasına hizmet ediyor? Kaç esnaf, sabah namazı vakti dükkanını açıyor? ‘Modernleştik vesselam’. Bu arada fikirleri ile bize katkıda bulunanlara teşekkür ediyorum.

MÜFTÜMÜZE ÇAĞRIDA BULUNUYORUM

Allah bizleri camisiz, ezansız, bayraksız bırakmasın. Şahsen bu konuyu dile getirmemin nedeni, dediğim gibi camileri biraz daha cazibe merkezi haline nasıl getirebiliriz adına gündem oluşturmaktır.

Camiye gelenleri gördükçe ben seviniyorum, özellikle gençler geldiğinde! Ancak çağımızın en büyük hastalığı olan dünyevileşme isteği giderek artınca, camilere gelen insan sayısı da azaldı. Artık Cumalarda, kandil günlerinde camiler doluyor, şu pandemi onu da olumsuz etkiledi.

Değerli arkadaşlar diyeceğim şu ki camiler yapılsın, ancak eskiden olduğu gibi camilerde Müslümanların genel sorunları da ele alınsın. Daha önce yazmıştım, her semtte 24 saat açık bir merkezi cami olmalı. Bu camiye gelen genç, imam hatip kardeşimizle sohbetleri yapabilmeli, gerekirse kahvesini içmeli, kütüphaneleri olmalı, hatta gençler birlikte çağın sosyal hastalıklarına karşı projeler yapmalı, ödüllendirilmeli…

Yani, maneviyatı güçlü, vatansever, okuyan, dertlerine çözüm üretilen mekanlar haline gelmeli. Bu konuya Yazar Yaşar Alparslan’a bu hafta ziyarete gittiğimde sordum. Çocukluğunda cami hücrelerinde zenginlerin toplandığını, fakir fukaraya yardım yapıldığını, ardından Kur’an dersleri olduğunu uzun uzun anlattı. İşte müftümüzden beklentimiz bu, yani camiler sadece namaz kılınan mekanlar değil, aynı zamanda hayatın merkezinde olan mekanlar olmalı” İşte olay bu!