Ümmetin en büyük sorunu inanın cehalet diğer adı bilgisizlik, siz şuursuzluk da diyebilirsiniz. Mübarek üç aylar içindeyiz, artık Ramazan’a sayılı günler kaldı. Pazartesi günü ilk orucumuzu tutacağız. İslam dünyası yine mahsun, Akdeniz’i kaybedilen canlar, savaşlarda dökülen kanlar inşallah şu mübarek günlerde biter. Ülkemizin gündeminde “Çocuklara Cinsel İstismar, Kadına Şiddet, Terör ve Suriye de Savaş, Ekonomi, Işıd ve tabi ki Şehitlerimiz… “30 yıldır bölücü terör örgütü ile mücadele eden, 40 bin vatandaşını terör saldırılarında kurban vermiş bir ülke olarak terörün hedefini, gayesini ve yol açtığı tahribatı çok iyi biliyoruz. Uluslararası toplumun bu konuda ortak bir duruş sergilemesi için büyük gayret sarf ediyoruz. Ancak üzülerek belirtmek isterim ki, tüm insanlığın düşmanı olan terör yapıları karşısında gereken hassasiyet ve ilkeli tavır bugüne kadar gösterilememiştir.Terör örgütü PKK'nın Suriye kolu olan, Arap ve Türkmen kardeşlerimizi bin yıldır yaşadıkları bölgelerden göçe zorlamasına, etnik temizlik yapmasına, kendisi gibi düşünmeyen Kürt nüfusa zulmetmesine rağmen, BM’den bir çözüm yok,  hatta kimi ülkeler tarafından desteklenmektedir. Her ne sebeple olursa olsun terör örgütleri arasında ayrıma gidilmesi, sözde "iyi teröristler" eliyle "kötü teröristlerle" mücadele edilmeye çalışılması büyük bir hatadır. Bu tarz çifte standartlı yaklaşımlar terör örgütlerine cesaret kazandırmakta, terörle mücadeleye zarar vermektedir. Terör örgütlerini mağlup edebilmenin yegâne yolu uluslararası toplumun işbirliğini ve dayanışmasının daha da güçlendirmesinden geçiyor. İslam İşbirliği Teşkilatı üyesi ülkelerin bu konuda öncü rol oynamasını beklerdim ama şimdilik ses yok! SURİYELİ KARDEŞLERİMİZE SAHİP ÇIKACAĞIZ Müslümanlar olarak, zulüm kimden ve nereden gelirse gelsin karşı çıkmamız, mazlum kim olursa olsun yanında yer almamız şarttır. Zalimin de, mazlumun da kimliğinin önemi yoktur. Türkiye olarak, bu anlayışla Suriye ve Irak'taki çatışmalardan kaçan sığınmacılara kapılarımızı açarak, onları terör örgütlerinin ve devlet terörü uygulayan rejimlerin insafına terk etmedik. Bugün 3 milyonu aşkın Suriyeli ve Iraklı kardeşimiz, milletimizin misafiri olarak, ülkemizin çeşitli şehirlerinde ve kamplarda ikamet ediyor. Çatışmalar bitene, ülkelerine huzur gelene kadar bu kardeşlerimize sahip çıkmaya devam edeceğiz. Sonra mezhep bölünmelerine dikkat edilmeli. Geçtiğimiz günlerde Abdurrahman Dilipak kardeşimiz bu konuda; “Mezhep dediğiniz içtihadlar topluluğu değil mi? İçtihad konusu şüpheli olan konularla ilgili değil mi? Muhkem nas ile sabit olan bir konuda içtihad olmaz. İçtihad olmayan konuda mezheb de olmaz.. O zaman kim kendi mezhebi dışındakileri tekfir edebilir.. Allah, Resul ve kitaba usul ve esasa bağlı kalarak ortaya konulan içtihatlardaki hükümler birbirinin tam zıddı olabilir. Bundan dolayı kimse diğerini tekfir edemez.. Akıl da, mezhep de, tarikat da güzeldir ama mezhepçilik de, tarikatçılık da, akılcılık da güzel değildir.. Her kesimde yanlış yapanlar olabilir.. Bir Müslüman bir kafire haksızlık yapsa bize düşen görev, haklının hakkını alıp hak sahibine vermektir.. Mezhepler din değildir.. Bugün İslam ümmetinin önündeki en büyük fitnelerin başında bu mezhepçilik gelmektedir.. Bu tekfirci yaklaşım İslam ümmetine, dışarıdan gelen tehditlerden daha fazla zarar vermektedir..Mezheplerimizi din edinmeyeceğiz.” Şimdi mübarek günler gelirken, birlik ve dirlik olmalı, birbirimize yaklaşmalı. Vahdeti sağlayarak, küfrün kasası olan üst aklın oyunlarını bozmalıyız. Hadi kalın sağlıcakla.