Uzun yıllardır kitap okurum…  Hatta okuma-yazmayı öğrendiğim anlardanitibaren diyebilirim. Birçok bilgi ve deneyimi okuduğum kitaplardan sağladım. Kitaplarinsanların hayatlarıyla örtüşen kısa veya uzun kesitleri de anlatır. Kitapokumak bana zaman içinde gözlem yapmayı da öğretti. Geçen yıllar içindeizlediğim ve gördüğüm kadarıyla dikkatimi en çok çeken şey insanların çokmutsuz bir hayat yaşamalarına dair kurdukları iç acıtan cümlelerdi. Tıpkıokuduğum kitaplarda ki gibi… ‘’ Benböyle bir hayat yaşamak istemiyordum.’’ Birçok insandan bu cümleyi duydum.Peki, neden istediğin gibi bir hayatı yaşamadın? Diye bir soruyu sorduğumdaise…

Kimi babam, kimi annem, kimi aile, kimi çevre, kimi eş dost,kimi cesaretsizdim, kimi fırsat vermediler, kimi yol gösteren olmadı, kimi çokyalnızdım, kimi hayallerimle alay ettiler, kimi eşim kafama göre değil, kimisevgisizlik çok yaraladı beni, kimi ekonomik şartlar, kimi zenginliğim içinyaklaştılar, kimi fakirliğim onları rahatsız ediyordu, kimi ülkenin siyasidurumu, kimi politik görüş, kimi çıkar ilişkileri, kimi benimsediğim ideoloji,kimi aykırı olmam, kimi kimi kimi kimi?... Bu cümleler böyle uzayıp gidiyordu.Bu cümleleri sarf eden insanların tek ortak noktası hepsinin de çevre etkenliolmasıydı. Yani ikinci üçüncü vs… tekil şahıslar yüzünden, bireyselözgürlüklerini bileme me ve haklarını kullanama ma ve çevrenin etkin baskısı,dayatmacı tutumunun getirisiydi. Yaşanılan o mutsuz hayatlar. Burada şöyle birsoru daha soralım mı?

İnsanların, her kim olursa olsun en yakınından en uzağınakadar, birbirinin hayatına bu kadar karışma ve müdahale etme hakkı var mıdır?

Önce özgürlüğün felsefi bir tanımını yapalım mı?

Özgürlük: Herhangibir kısıtlamaya, zorlamaya, bağlı olmaksızın, düşünme veya davranma, herhangibir şarta bağlı olmama durumu, serbesti. Özgür irade, bireysel özgürlük,adalet, kamu hakları, politik özgürlük, ifade özgürlüğü, ahlaki sorumluluk,özerklik, öz irade kavramlarını karşılayabilen genel bir anlama sahiptir. Şimdide özgürlüğün tanımını yapalım…

Özgürlük: Herhangibir koşulla sınırlandırma ma, zorlamaya, kısıtlandırmaya bağlı olmaksızındüşünme ve davranma durumu.

Özgürlüğün tanımını okuduğumuzda net anlaşılacağı gibitoplumun içinde birey olarak yaşayan her insanın, istediği gibi yaşamaözgürlüğü, kanunlarımızda garanti altına alınmıştır. Fakat görüyoruz ki toplumayansıması istenilen düzeyde gerçekleşmemiş… Özgürlük kavramı, bireyin kendihaklarını bilmesinden çok, farklı bir bakış açısıyla toplumda algılanmış. Yinegözlemlerimden yola çıkarak,  toplumözgürlük tanımını çılgınca yaşamak olarak algılamış… Oysa özgürlük kavramı vetanımının karşılığı çılgınca yaşamak değildir. Bilakis, içeriğine dikkatederseniz ne çok sorumluluk var değil mi? ‘’Özgürlükkavramı’’ öyle kafana ne eserse istediğini yap anlamı taşımıyor, insanlarınbirbirlerinin hayatına karışma ve müdahale etme işgüzarlığını ortadankaldırıyor. Devam edelim…

Muzsuz insanlar demek mutsuz bir toplum demektir. Mutsuztoplum demek verimi düşük, gailesi sadece yaşamaktan ibaret olan ve hiçbirhedefi olmayan insanlar topluluğu demektir. Etrafımızda başta yakınlarımızolmak üzere, birbirimizin hayatına bütün ömrünü etkileyecek derecede ‘’karışma’’ hakkımız yoktur. Dayatmacıve baskıcı tutum insanların bütün bir hayatını etkileyebilir. Yukarıda kiörnekler de de belirttiğim gibi ‘’insanlar,istemediği mutsuz bir hayatı yaşamak zorunda bıraktırılabilir.’’ Bu kadarçok mutsuz insanların olması ise üzerinde düşünülmesi gereken bir olgudur.Aslına bakarsanız ‘’bilimsel bir tez…’’konusudur. Özgürlük duygusunu içselleştiren ve yaşayan insanların özgüveniyüksek olur. Özgüveni olan insan sağlıklı ve üretken olur. Mutlu bireylerinolması birazda nerede duracağımızı bilmekle alâkalıdır. Birbirinin hayatınaözgürlüğüne karışmak sizce doğru bir davranış mıdır? Ne dersiniz? Gününüzsağlık ve başarılarla geçsin. Hoşça kalınız. 

Nelson Mandela:‘’Özgürlük için gökyüzünü satın almanıza gerek yok… Ruhunuzu satmayın yeter…’’