Geçtiğimiz hafta sonu hacı arkadaşlarımızla birlikteydik,konuklarımız arasında il müftümüzde vardı. Kendisi bize Diyanet İşleriBaşkanlığımızın ve İl Müftülümüzün çalışmalarından bahsettiler, arkadaşlardadin görevlilerinden beklenenleri dile getirdiler.
Tabi ki ülkemizin manevi hizmetlerinden sorumlu olanDiyanet İşleri Başkanlığı çalışanlara önemli görevler düşüyor.
Tespitim şu ki, bu ülkede hocalar ve öğretmenler önemlibir misyonu üstlenmiş durumda ve onların çok daha fazla gayret göstermesigerekiyor.
Hocalarımız önder durumundalar, her Cuma milyonlara hitapediyorlar, okudukları hutbelerle sosyal ve dini hayatımıza yönelik bilgilerveriyorlar.
Şu günlerde birlik ve beraberliğe ihtiyacımız vardiyoruz.
Başkanlığımız bu konuda diyor ki; “Birlik ve beraberliğimizizedeleyen, barış ve huzurumuzu bozan, fitne ve tefrikaya sebep olan söz,anlayış ve davranışlar İslâmî olamaz. Ayrıştırıcı ve ifsat edici söylemleriİslâmî referanslarla meşrulaştırmaya çalışmak dinin istismar edilmesidir. Dinistismarı, iletişim imkânlarının hayatın her alanında yaygınlaştığı günümüzde,farklı isim, görüntü ve yöntemlerle tezahür eden, çok boyutlu ve girift birsorun haline gelmiştir. Dinin temel kaynaklarına, akla ve ilmî gerçeklereaykırı söylemler, hikâyeler, rüyalar ve hurafeler üzerinden bir istismar alanıaçılmaktadır. Menfaat beklentisi ve popülist yaklaşımlarla hakikatin örtbasedilmesi, İslam’ın kişisel çıkarlar uğruna kullanılması, dinimize vemilletimize karşı en büyük kötülüktür.”
Geçtiğimiz hafta bu konuya değinmiş, ardından dakendilerini ilahiyatçı olarak görenlerinde açıklamalarına dikkat etmesigerektiğini vurgulamıştık. Nitekim bu konuda da başkanlığımızdan önemliaçıklamalar gelmişti.
Son müftüler toplantısında bu konuda da değerlendirmelervardı.
ŞEYTAN KARIŞABİLİR
“Zahirî, parçacı, ayrıştırıcı ve tekfir edici yorumlarlageliştirilen ve İslâm’ın rahmet dini olduğu gerçeğini göz ardı eden sözdeselefi anlayışa karşı milletimiz ve İslâm dünyası daha dikkatli olmalıdır.Değerlerimizi tahrif eden ve din adına korku salan terör örgütlerine referansolan bu anlayış, bilhassa gençlerimizin zihninde olumsuz etkilerbırakmaktadır.”
“İtikâdî, amelî ve ahlâkî birer sapma hareketi olan FETÖve DEAŞ gibi terör örgütleri en büyük zararı Müslümanlara vermektedir… Dinî görünümlüsosyal teşekküllerin şeffaf ve denetlenebilir olmaları, özellikle dinî bilgi vesöylem konusunda İslâm’ın temel kaynaklarına ve ilmî metodolojiye sadıkkalmaları hayati önemi haizdir./Öte yandan dinî hayatımıza, birlik veberaberliğimize katkı sunan kişi ve oluşumlar, toptancı ve özensizyaklaşımlarla yıpratılmamalıdır. Bu bağlamda Başkanlığımız, özgürlüklere halelgetirmeden, söz konusu teşekküllerin, şeffaf yapılar olarak meşrufaaliyetlerini sürdürmelerine rehberlik etmeye devam edecektir.”
Diyanet İşlerimizin bu değerlendirmesinin ardından, 1Nisan tarihli yazısında Yazar Prof. Hayrettin Karaman’da der ki: “Kur’ân veyameâlini, hadis kitapları veya tercümelerini okuyarak bilgi sahibi olduğunuzanneden ve fetva vermeye, dini açıklamaya kalkışanlar, hem kendilerine hem deümmete kötülük etmemek için önce fıkıh usulünü iyice öğrensinler. O değerli veİslâmî ilim, vahyi doğru anlamanın yollarını gösterecek ve mazur görülemezvahim hataları önleyecektir.”
Katılıyorum.
Çünkü İslam dini hakkına üç beş bilgi ile fetva vermekdoğru değil, özellikle fıkhi konuları da bilmek gerekiyor. Cemaatler konusu daönem arz ediyor. Kim ne, herkes bilmeli.
Sonuç olarak: “Din hizmeti iyi niyet, örnek ahlâk, gayretve ehliyet ister. Ehliyetin bilgi ile alakalı olan kısmını geliştirmek içindüşünülen ve yapılanlar takdire şayandır. Bunun için de insana yatırım yapmakgerekiyor. Bunu da elbette biz eğitimciler yapmalı….
Kalın sağlıcakla.