Sevgili dostlar, şu günlerde Siraceddin Önlüer’in Ehl-i Beyt isimli kitabını okuyorum, İslam tarihinden bilmediğim, duymadığım bir çok konuyu küçük ama içerikli olan bu kitaptan öğrenmeye devam ediyorum. Kitabın bir bölümünde Efendimiz ve torunları(as) hayatını anlatan kısa bir hikaye okudum, etkiledim bunu sizlerle paylaşarak yazıma başlamak istiyorum.

 Cebrail(as) Efendimizin yanına daha çok, sahabeden Dihye'nin suretinde gelirmiş. Yüzü güzel, yakışıklı bir sahabeymiş.

Bir gün yine Efendimizin(sav) yanına Cebrail aynı surette gelir ve oturur. Hasan ve Hüseyin Efendilerimiz(Allah onlardan razı olsun)Büyük Meleğin kucağına otururlar. Bu arada  çocuklar elleriyle sağını solunu kaşıyınca, Efendimiz çocuklarının bu hareketinden dolayı sıkılır...

Bunun üzerine Cebrail(as) "Ey Muhammed (sav) niye sıkılıyorsun ki, ben bu çocuklar doğduğunda gece Rab'bimin izni ile gelip, onların beşiklerini salladım. Hatta anneleri Fatıma, gece namazına kalktığında da gelip onları uyuturdum..."  

Efendimiz de(sav) Dihye'nin çocuklara genelde hediye verdiğini belirterek, çocuklar daha ileri giderler mi diye endişelendim…" deyince

Cebral(as) bunun üzerine Cenab-ı Allah'a(cc) dua ederek, kendisini utandırmamasını ister. Bunun üzerine ellerini cennete uzatır. Bir salkım üzüm ve kırmızı nar eline gelir. Hz. Hasan'a üzümü, Hz. Hüseyin'e de narı hediye olarak verir. Bu arada dilenci kılığında biri gelir, o yiyeceklerden ister, Cebrail(as) engel olunca, Efendiniz(sav) nedeni sorar, o da gelen dilenci kılığındaki kişinin şeytan olduğunu belirtir ve şöyle der: " Cennet meyveleri şeytana haramdır"

YOL İKİDİR, BİRİNDEN NUR, BİRİNDEN KİR AKAR

Bu gün hikayeler ile devam edelim. Bir vakit iki asker uzak bir şehre gitmek için emir alıyorlar. Beraber giderler iken ilerde yol ikileşir. Bir adam orada bulunur, onlara der: “Şu sağdaki yol, hiç zararı olmamakla beraber, ondan  giden yolculardan onda dokuzu büyük kâr ve rahat görür. Soldaki yol ise, menfaati olmamakla beraber, on yolcusundan dokuzu zarar görür. Hem ikisi kısa ve uzunlukta birdirler. Yalnız bir fark var ki, intizamsız, hükûmetsiz olan sol yolun yolcusu çantasız, silâhsız gider.

Sağ yolun yocusu ise intizamlıdır, yanında her daim silahı vardır, yani ibadet ve takvalı bir yaşam sürer.

O iki asker, o muarrif adamın sözünü dinledikten sonra, şu bahtiyar nefer sağa gider. Bir batman ağırlığı omuzuna ve beline yükler.(İslamın emrettiği şekilde ibadetlerini yapar) Fakat kalbi ve ruhu, binler batman minnetlerden ve korkulardan kurtulur.

Öteki bedbaht nefer ise askerliği bırakır, nizama tâbi olmak istemez, sola gider.(Kulluk sorumluluğundan kaçar, ibadet yapmaz…) Cismi bir batman ağırlıktan kurtulur; fakat kalbi binler batman minnetler altında ve ruhu hadsiz korkular altında ezilir. Hem herkese dilenci, hem herşeyden, her hadiseden titrer bir surette gider. Ta mahall-i maksuda yetişir; orada âsi ve kaçak cezasını görür.(Üçüncü Sözden esinlenilmiştir) Hikaye hayatın özeti niteliğinde diye düşündüm ve paylaştım.

İBADET NE BÜYÜK FIRSAT

Bediüzaman bu hikaye anlatmadan önce der ki; “İbadet ne büyük bir ticaret ve saadet, fısk(hak yoldan ayrılmak) ve sefahet(zevke düşkünlük) ne büyük bir hasâret (alış verişte zarar)ve helâket…” der.

Bu hikayede iki insan vardır, biri Hak’kın emrettiği gibi bir yaşam sürer, diğeri doğru yoldan çıkmıştır. Evet, insan ibadetlerini yapmaz ise rahattır, mesela sabah namazına kılan ile kılmayan, oruç tutan ile tutmayan bir değildir. Oruç tutmayanlar rahattır. Ancak, inanan insan için tam tersidir, oruç tuttuğunda huzurludur. Nitekim, Ali Efendimiz der ki; “ Dünyaya bir daha gelmek isteseydim, sıcak günlerde oruç tutmak için gelirdim)

Ben de acizane derim ki; “ Dünyaya bir daha gelseydim, sürekli Kabe’de olmak isterdim…”

Yani ibadet müslüman için huzur kaynağıdır.  Bu nedenle, her müslüman mutlaka kulluk sorumluluklarını yerine getirmeli. Şeytan ile beraber olmamalı, nefsini ıslah etme noktasında daima mücadele etmelidir…

Kalın sağlıcakla.