Anayasal bir kurum olan Diyanetİşleri Başkanlığı bünyesinde bulunan Din İşleri Yüksek Kurulunun dini hususlarla ilgili her hangi bir makamdantalimat almadan gereken çalışmayı yapması gerekirken, herkesle iyi geçinme,makamlarını riske etmeme yönündeki tercihleri dini hususlarda ilgili ilgisizherkesin konuşmasına neden olmuştur.
Bir kere daha belirtmek gerekirki: devlette belirli makamları işgal edenlerin, hele hele fetva makamındakialimlerin sadece Allah’tan korkarak görevlerini ifa etmeleri gerekmez mi?
8 Mart Dünya Kadınlar Gününedeniyle Cumhurbaşkanının bazı hocaların kadınlarla ilgili yaptığıdeğerlendirmeler nedeniyle sert bir üslupla yaptığı itirazlar sonucu özellikle muhafazakârkesimde çeşitli yorumlar yapıldığı görülmektedir. Bu konuşmayı yaptığı mekan vezaman bize günümüz yaşam konseptinin kadınlara sağladığı imkanların bir çokhususta dini hüküm ve yasaklarla örtüşmediği, sorunun namaz kılan, oruç tutan,İslami tarzda örtünen kadınların hayatın her alanında olma arzusu ile ahirethayatı arasında kendilerini kıskaca alınmış hissetmelerinden kaynaklandığınıdüşünmekteyiz.
Ancak bin dört yüz yıllık dini terminolojialanındaki birikimimiz muhtemeldir ki din işleri yüksek kurulu üyelerini “Aşağıtükürsen sakal, yukarı tükürsen bıyık” hesabı zor durumda bırakmaktadır.Muhtemeldir ki bir çok üye bugünkü İslami terminolojinin oluşmasına katkısunmuş müçtehitlerin hükümleri üzerine söz söylemekten haklı olarak imtinaetmekteler.
Hal böyle olunca Allah!a veahiret gününe inanan kadınlarımıza televizyondaki hocaların söylemediği bazıgerçekleri söyleyerek sorunun çözümü için bir adım atmış olalım.
Dinimizde kulları üzerindeAllah’ın, eşleri üzerinde de kocalarının belirlenmiş hakları vardır. Allah’ıninsanlar üzerindeki hakkı kulluk vazifesinin hakkıyla yapılmasıdır. Buvazifelerin başında da namaz gelmektedir. Namaz reşit olan her Müslüman’ ınakli melekeleri yerinde olmak kaydıyla asla terkine müsamaha edilmeyen birkulluk vazifesidir.
İşte koca’nın da akli melekeleriyerinde olduğu sürece karısı üzerinde reddolunmayacak hakları vardır. Buradabiz susalım sözü Allahın yüce elçisine bırakalım.
“Bir kadın herhangi bir geçerlisebebi olmaksızın kocasından boşanma talep ederse, cennetin kokusu ona haramolur” ‘Hadislerle İslam, cilt:4 sayfa:165’
Bir başka hadis; “Bana cehennemgösterildi, çoğunluğu kadınlardı. Niçin böyle diye sordum? Çünkü kadınlarkocalarına çok lanet ederler ve onlara nankörlük ederler diye söylendi” Kısas-ıEnbiya’dan ( İmam Gazali)
Rabbimiz cennetini annelik vasfıile mücehhez kadınlara layık görmüştür. Günümüzde ise bir çok kadın anneliğisıradan bir vasıfmış gibi görmekte, cenneti adeta elinin tersi ile itmekte, fanidünyanın sunduğu kariyer, şöhret, para, mal, mülk peşinde koşmakta. Yanlışanlaşılmasın, kimseye bir şey dayatmıyoruz. Sadece Alah’a ve ahiret gününe inanankadınlarımızın tercihlerini doğru yapmalarını telkin ediyoruz.
Kendi kendimize şu suali soralım.
Cennet mi, kariyer mi? Cevabıiçin de bayağı bir kafa yoralım.
Günümüzde değerler yozlaşmasıyaşanıyor. Mesela Allah Resulü buyuruyor ki: “Sabah namazının iki rekat sünnetidünya ve içindeki her şeyden hayırlıdır” Ancak insanların bugün böylehayırlarla ilgilendiği söylenebilir mi?
Değerler yozlaşması demişken,Evliya Çelebinin Seyahatnamesinde “Uyanık, dünya hayatına düşkün, bencilinsanlara enayi” dendiğigörülüyor. Şu üç günlük dünya zevklerini sonsuz ahiret mutluluğuna tercihettiklerinden olabilir mi acaba? Bugün ise “saf, işini bilmeyen, malıgötürmeyen, kazancıyla yetinenlere enayi”deniyor.
Cenneti tercih edenlerle kariyeritercih edenlerin değer yargılarının farklılığını takdirlerinize bırakıyorum.
Bu arada televizyonda belirligünlerde arz-ı endam eden hocalardan sonra şimdi de dizi hocaları türedi. Cumahutbesine çıkıp “Hiç Allah kadınları dövün der mi” diye fetva veriyor. Gerekçeside komik, Allah Resulünün yapmadığı bir şeyi Allah insanlara emretmezmiş.İnşallah bu fetvayı Diyanet’ten almamışlardır.
Ha yanlış anlaşılmasın, bizkocalar eşlerini dövsün demiyoruz.
Haftaya görüşünceye kadarsağlıcakla kalın.