Merhaba değerli dostlarım.

Geldi geliyor derken Ramazan ayını yarıladık. Rabbim feyz vebereketinden bizleri ve cümle Müslümanları nasiplendirir inşallah.

Ramazan vesilesiyle bu haftada manevi hayatımızla ilgili sohbetedelim istedim. Bin dört yüz küsür senelik bir geçmişe sahip olan İslam, başlangıcındanbugüne çeşitli evrelerden geçmiştir.

Birinci evre Asr-ı saadet diye anılan Peygamberimiz (a.s.v)ve Hulefa-i Raşidin dönemidir. Bu dönem dinimizin en saf haliyle yaşandığıdönemdir. Dini otorite yerine siyasi otoritenin gündeme gelmesi ise Emeviler’lebaşlar. Bu dönemle birlikte dini hükümler Müslümanlara ağır gelmeye başlar veyeni içtihatlar peşine düşerler. Özellikle yeni ırkların İslam la tanışmasıyladini hükümlerle o ırkların içselleştirdikle kültürel anlayış nedeniyle yeniyollar, yeni akımlar ortaya çıkar.( Mezhepler, tarikatlar, şeyhler, dedeler,tekkeler vs.)  Bu dönem dinden bazıhususları çıkartmak ve dine yeni hükümler ekleme çabalarının çok yoğun yaşandığıbir devredir. Peygamberimizin (a.s.v) bu dünyadan ayrılışının üzerinden bin yılgeçmişti. Hindistan taraflarında İmam-ı Rabbani Hazretleri Müceddidi Elfi Sani(Bin yılın müceddidi)  Olarak dinimizibid’at lar dan  temizleme misyonuylaortaya çıkmıştı.

 Dinimiz aslında üç anasosyal davranış esasına göre şekillenmişti. Bunlar bir uçta ifrat diğer uçtatefrit bunların tam ortasında ise Müslüman’ın olması gereken orta yol. İfratyani aşırılık, israf, haddi aşmak, dinde aşırıya kaçmak, diğer yanda ise cimrilik,dinden uzak olmak, bencillik gibi hasletler. İşte Müslüman bu iki değerin tamortasında olması gereken insandır. Dinden uzak olmak ve dinde aşırı gitmekinsanların helakine neden olabilecek tutumlar olduğu için Allahın Resulü(s.a.v)Ümmetine orta yolu tavsiye etmiştir. İnsanlar dine uymak yerine dinikendilerine uydurmayı eskiden beri pek severler. İşte İmam-ı Rabbani Hazretlerigeçen bin yıl içinde dinde oluşan bid’at ları temizleyerek dini yeniden asr-saadet dönemindeki durumuna getirmeye çaba sarfetmiş büyük oranda da başarılıolmuştur. Bin yıl sonra gelen bir müceddid olduğu gibi her asrında bir sahibiolagelmiş, o mübarek insanlarda yaşadıkları zaman diliminde dinimize yapılansaldırıları bertaraf etmeye gayret etmişlerdir.

Osmanlının son yüz yılında gerek devlet otoritesi gereksedini otoritenin zayıflığı ile Cumhuriyetin laik bir anlayış üzerine tesisedilmiş olması dini hayatımızda bugün bile hala onaramadığımız yaralarınaçılmasına neden olmuştur.

Bugün de  İslamelbisesi bazı kesimlere yine dar gelmeye başlamış, yeni ictihatlar peşinedüşmüşlerdir. Bir yandan kadınların özelliklede İslami kesim diye nitelenencenahta yer alan kadınların sosyal hayatta kendilerine alan açma çabaları,  nakli değil akli ilimlerle mücehhez bazı  ilahiyat kökenli hocaların Allah ve Resulü’nünçok açık bir şekilde hükümlerine rağmen sur’da delik açma çabaları . AllahResulünün (s.a.v) Ashab’tan birinin evinin duvarını sıva yaptırmasını dünyayameyletme olarak değerlendirip, artık o ashabın evine gitmemesi bir yanda dururken,  ev almak için bankadan faizli kredikullanmayı zaruret kapsamında değerlendirmeleri ne hazindir . Aman ha siz sizolun ilmihal kitaplarından öğrendiğiniz ya da anne babanızdan öğrendiğiniz diniesasları yenisiyle değiştirme konusunda çok aceleci olmayın. Çünkü sizinbildiğiniz dinin özüdür, hem her yeni iyi ve güzel ve doğru olur diyedeğerlendirilmemeli.

Değerli dostlar bu haftaki sohbeti şöyle bağlayalım. İslamPeygamberi Muhammed(s.a.v) Peygamberliğinden önce de peygamberlik göreviverildikten sonra da Müslümanlarca ve müşriklerce emin kişi olarak biliniyordu.Biz Müslümanlarında en belirgin vasfının emanet ehli olmasıdır. Yalnız emanetkonusunu iki farklı açıdan ele almak gerekiyor. İnsanların emaneti, Allahınemaneti . İnsanların emanetini de iki kısımda ele almak gerekiyor. Bir maddiemanet yani mal, diğeri de bizimle paylaşılan sır. Allah’ın emaneti ise Ruh,beden, ve akıldan oluşan can emanetidir. İster insanların emaneti ister Rabbimizinemaneti hepside birbirinden önemlidir. Fani alem  de gelip gidiciyiz. Gittiğimiz yer acabaneresi olacak. Kimse cehenneme gitmek istemez. Cennetin yolu ise çokta uzunsayılmaz. İnsanlar nezdinde emin olmak, Allah’ın bize emanet ettiği Ruh’a,bedene ve aklımızı bize verildiği gibi koruyup sahibine teslim edersek,Resulullah (s.a.v) “Mahşer günü ümmetimin büyük günahlarına şefaat edeceğim”diye buyuruyor. Vaktinde kıldığımız beş vakit namazın küçük günahlara kefaret olduğu,namazın sonunda  okunan Ayetel Kürsi’ninMüslümanı cennete götüreceği vaat ediliyorsa bize düşen bu kolaylıklardanfaydalanıp cennete gitmek olur inşallah. Cennet süslenmiş Müslümanları bekliyor.De hadi ne duruyorsunuz.

Tekrar görüşünceye kadar Allah’a emanet olun.