Aliye İzzetbegoviç’in, İslami Yeniden Doğuşun Sorunları kitabının arka kapağında; “ İslam’ın ilerlemesini sakin ve teslimiyetçi kimseler değil, cesur ve isyankar ruhlu kimseler gerçekleştirir” tespiti dikkatimi çekti… Fide Yayınlarından çıkan kitap 2014 yılında okuyucularla buluşmuş.  Dr.Rahman Ademi çevirisini yapmış. 171 sayfalık kitabın içeriğinde, Müslümanlar niçin geri kaldı? Müslüman kadın-kadın ve anne. Kur’anın 1400. Yıl dönümü dolayısıyla tefekkür. Müslümanlar ve İsrail, İslam ve çağdaşlık konuları işlenmiş. Sonunda ise İslam ve müslümanın halkların milli ve sosyal kurtuluş için mücadeleleri konuları yer alıyor. Son sayfasından bir kısa aktarım yapayım; “İslam hakkında çok farklı düşünülür ve yazılır fakat bir şey hakkında tam bir ittifak vardır. İslam’ın herşeyi kapsaması. Yani hem insanın şahsi felsefesini hem de cemaatte bulunmayı  istemekteki gayretini, tek kelimeyle hayatın bütününü kapsamaktadır. Bu noktada, onun heryecanlı taraftarı, kayıtsız analistler ve rahatsız edilen tenkitçiler aynı ölçüde buluşmaktadırlar. Bu arada İslam’ın sosyalizm ve kapitalizmle arasındaki farklılıklar anlatılıyor.  Değerlendirmede; “Bu mücadelenin, siyasi(özgürlük), kültürel(kimlik), ve sosyal olarak üç tarafı vardı… Dünya Savaşından sonra dört bağımsız müslüman devleti vardır. Bunlar Türkiye, Afganistan . Suudi Arabistan ve Yemen’di. Bugün 40’dan fazla bağımsız müslüman devleti olunca. Batılılar İslam Dünyasını kuşatmaya çalışıyor. Sovyetlerin Afganistan’ı işgaline kadar bu kuşatma sürdü. Bu tarihten sonra müslüman halklar arasında 60 dan fazla savaş çıkartıldı. Avrupalılar açısından aslında savaşlar mağlubiyetle tamamlandı, onların hedefi islamın mağlubiyetiydi! Amaç islama yönelişin önünü kesmekti. Söz konusu hakikatin önüne kesmek için, gayri-islami yapılanma ve perdelemeler konuldu. (s172)… Son sayfada önemsediğim diğer spor cümleleri de aktarıp, meramımızı inşallah anlatalım. “Müslümanların kurtuluş mücadelesinde İslam’ın rolündenden bahsetmek mümkün. islam bir dindir ve böylece herşeyde Allah’tan yana vicdandan hareket etmektedir… Din, özgürlük, insaniyet ve insan haklarlarına ağırlık verir… Din için en yüc e değer insan onur ve şerefidir. Din anne ve aile taraftarıdır…”   KENDİMİZİ HESABA ÇEKELİM Mİ? Yukardaki tespitler ışığında Avrupalıların, İslam dünyası üzerindeki korkularının bir sonucu olarak, düşmanlıkları ve zihniyetleri sorgulanabilir. Ama esas sorgulanması gereken şeyin, bizim Müslümanca bir duruş sergileyip, sergileyemediğimizdir diye düşünüyorum. Savaşın yanı başımızda olduğu şu zamanda, hatta gizli savaşın yaşandığı günümüzde, biz büyüt cihadı unuttuk. Bilgi toplumu Müslümanlar olması gerekirken, cehaletle, savaşlarla, yoklukla anılır olduk, bu düşündürücü değil mi? Bunun sonucu olarak şer odakları, IŞID’ı, PKK’yı çıkarttılar birde İslam-ı Fobi uydurması içindeler, bizde kendimizi savunup duruyoruz. İslam’da terör yok, baskı yok v.s Güzel örnekler bizden çıkmalıydı. Yeni buluşlara bizler imza atmalıydık. Bizim ülkemizde toplumsal sorumluluklarını yerine getirenler, israf etmeyenler, hasta olmayanlar, hapisanelere düşmeyenler, terörü karışmayanlar, uyuşturucu kullanmayanlar v.s olmalıydı. Ekonomik kalkanmamızı sağlayamadık, güçsüzlüğümüz var yıllarca yüzde yüz enflasyonlarla uğraştık. Şimdi çılgınca bir harcama furyası sürüyor. Boşanmalar, hırsızlıklar, arsızlıklar, yolsuzluklar, kıskançlıklar olmamalıydı… Meramımı her zaman olduğu gibi galiba tam anlatamadım. Neyse, ben az yazayım, siz çok anlayın. Hadi kalın sağlıcakla.