Başlığa bakarak, şehitlerimizle İsliklal Marşımızın bağlantısını yapıp, birbirleri ile iç içe olduğunu anlarsınız ancak Cizre’nin ne alakası var diyebilirsiniz! Anlatayım hemen, Cizre’den tanıdığım bir dostum vardı, temizlik operasyonu başladığı gün, ilçeden ayrılmışlardı. 80 gün süren operasyon sonrası ilçeye Cumartesi günü dönmüşlerdi. Pazar günü sabah saatlerinde, kendisi  telefonla aradı Cizre’de artık sokakların normalleştiğini, güvenlik güçleri ile vatandaşların caddelerde rahat rahat gezdiklerini, artık terör korkusu yaşamadıklarını, orada şehit olanları saygı ile andıklarını ve devlete şükranlarını  belirterek; İstiklal Marşının şu kıtalarını okudu; “Bastığın yerleri “toprak” diyerek geçme, tanı,  Düşün altındaki binlerce kefensiz yatanı. Sen şehit oğlusun, incitme, yazıktır atanı, Verme, dünyaları alsan da bu cennet vatanı. Kim bu cennet vatanın uğruna olmaz ki feda? Şüheda fışkıracak, toprağı sıksan şüheda. Canı, cananı, bütün varımı alsın da Hüda, Etmesin tek vatanımdan beni dünyada cüda..” Cümlesini şöyle bitirdi, Allah kimseyi vatansız bırakmasın, Rabbim devletimize zeval vermesin. Artık anladım, "Türkiye, hakkında karanlık odalarda yazılan karamsar senaryolara hiçbir şekilde diz çökmeyecektir. Türkiye eski karanlık dönemlere bir daha asla dönmeyecek ve millet iradesi üzerinde bir daha asla hiç kimse hiçbir vesayet kuramayacaktır." Kirli hesaplar yapan çevrelerin maşa, taşeron, siyasi misyonerleri ve Truva atları buralarda at oynatamayacaktır! VATANSIZLIK İsliklal Şairimiz Mehmet Akif’i anlamak için, onun yaşadıklarını yaşamak gerek. Bu nedenle her karış toprağı şuheda kanı ile sulanmış bu toprakların kıymetini bilmek, neslimize şuurlandırmak gerekiyor. Suriyelilerin şu anda bunu çok iyi anlarlar...Bunun için vatan diyoruz, bayrak diyoruz… Şairler, edebiyatçılar, yazarlar bu nedenle havasına, suyuna, taşına toprağına diyerek övgüler yazıyar vatanımız için…Bu nedenle terörü ve teröristi kınıyoruz yazılarımızda… Hatırlarsanız, terörün hedeflerini daha çok yazmıştım, kendimce çözüm önerilerimi de belirtmiştim.  Teşhis ve tedavi başlığı ile yazdığım bir değerlendirmemde, terörü karın ağrısına benzeterek, gerekirse cerrahi müdahele yapılmalı demiştim. Yapılıyorda. Evet, terör üst aklın işidir, paralı maşaları aracılığı ile ülkemizin gözünü açtırmak istemeyen hainler tarafından organize edilmektedir. Devlette gereken cevabı onlara vermektedir. Devletimiz inşallah terörle mücadelede zarar görmüş insanlarımıza da gerekli desteği verecek, bölge insanı da artık üzerine düşeni yapacaktır. BİZİM EKSİĞİM NE? Diyanet İşleri Başkanımızın geçen hafta sonunda bir açıklama yaptı, harika bir tespiti vardı; “İnsan Kur’an sırt çevirdiği zaman kendi beden ülkesini adeta ruhuna bir mezara dönüştürüyor. Ruhu beden ülkesine hapsediyor. Tıpkı içinden geçtiğimiz süreçlerde olduğu gibi. Gerçekten bugün yüce Rabbimiz nimetlerle donatılmış çok güzel bir dünya lutfettiği halde insan birey olarak kendi beden ülkesini kendi ruhuna mezara dönüştürebiliyor. İnsanlık da o yüce zarif duygulardan, imandan mahrum kaldığı zaman kendi dünyasını bütün insanlığa adeta bir mezara dönüştürebiliyor…” Aklın yolu bir, artık bizde iki kanatlı kuşlar yetiştirmeliyiz. Hem maddi ilimleri, hemde manevi ilimleri neslimizi öğretmeliyiz. Yani bilgi toplumu olmalıyız, kendi Takva Medeniyetimizi kurmalıyız, yani  Kur’an-ı bir hayat yaşamalıyız. (Bu tespitin birinci muhatabı elbette nefsimdir! ) Çünkü kendi nefsini yenememiş bir insan, dışarda yapılan bir cihada talip olamaz, olsa bile başarılı da olamaz. Model toplum olmak gerek. Enler bu ülkede yaşanmalı, üretim, yardımlaşma, dayanışma v.s toplumundan bahsediyorum… Düzelmeyeherkes kendi nefsinden başlamalı. İnsanın düzeldiği bir toplum düzelir. Nitekim Rabbimiz, neye layık iseniz öyle yönetilirsiniz, buyuruyor.  Kişi doğru olursa, toplum temiz olur, sonuç yönetim de temiz olur. Bunun için gerek terör ve gerekse ülkemizin temel sorunlarını çözmede önce insandan başlamalıyız, insana yatırım yapan milletler ayakta kalırlar. Kalın sağlıcakla