Merhaba değerli dostlar.
Öncelikle düşünen her birey kendisine şu soruyu sormalı ve cevabını hiç kimseye danışmadan kendi kendine verebilmelidir.
-Ülkemizdeki mevcut nizam beklentilerimiz karşılıyor mu?.
-Kendimizi Müslüman olarak addediyorsak bu nizam Müslüman bir toplumun istediği, özlediği ve beklediği bir nizam mıdır?.
Çok partili demokratik sistem adını verdikleri bu düzen Müslümanları fırka fırka bölmeye ve gücümüzün gitmesine neden olmuyor mu?. Enfal suresi 46. Ayette Rabbim” Allah'a ve Resul'üne itaat edin ve birbirinizle çekişmeyin. Sonra gevşersiniz ve gücünüz, devletiniz elden gider. Sabırlı olun. Çünkü Allah sabredenlerle beraberdir”.Buyuruyor.
Peki sorarım size her gün birileri yeni partiler kuruyor. Herkes ben haklıyım, ben doğruyum diyor. Karşıdaki Müslüman kardeşine olmadık hakaret ve iftiraları atmaktan çekinmiyor. Sizce yukarıda meali verilen ayetle bu durum bağdaşıyor mu?
Örnek: Ak partiye göre: HDP PKK ile birlikte hareket ediyor, yani PKK’ nın siyasi kolu. CHP her türlü vatan ve millet düşmanı ile birlikte hareket eden, seçimde HDP ile açıkça ittifak yapan bir parti ve ülkeye ihanet içerisinde.
Ama gelin görün ki bu durum konjoktürel. HDPli bir grup partilerinden istifa edip Ak partiye katılıyorlar lakin kimse buna itiraz etmiyor. Hani bunlar PKK ile birlikte hareket eden bir parti idi. CHP li birileri partilerinden istifa edip Ak partiye geçiyor yine çıt yok. HDP ya da CHP veya herhangi bir partide isen hainsin, Ak partiye geçince birden pirüpak oluyorsun.
İşte dostlarım, demokrasi ve çok partili hayat böyle bir şey. Sizce buradan bir hayır çıkar mı? Bu sistem batılı bir sistemdir ve ancak onlara yarar. Eğer öyle olmasaydı bugün batılı ülkeler dışında dünyada bu sistemle idare edilip’te refah ve huzuru bulmuş bir ülke olurdu, Var mı?
Bu konuya kısa bir ara verip gündeme dair birkaç hususu dikkatlerinize sunmak istiyorum.
-Sondan başlıyorum. Malum hafta sonu üniversite sınavı yapıldı. Sorulardan birisinin cevabı Mabel Matiz. Kim mi bu şahıs, her fırsatta LGBT’li olduğunu ifşa etmekten çekinmeyen bir şarkıcı. Bilmeyenleriniz olabilir , LGBT’nin açılımı şöyle: Lezbiyen( Kadın kadına cinselliği tercih edenler) GAY: Lut (a.s) ın kadınları bırakıp erkeklere yanaşan ve bu sebeple helak olan kavminin yaptığı işi yapanlar. Biseksüel: Her iki cinse karşı da cinsel eğilimi olanlar. Transeksüel: Kişiliği ile fiziki durumu arasında uyuşmazlık yaşayan, erkek gibi görünüp kadın gibi hisseden ya da kadın gibi görünüp erkek gibi hisseden kişiler.
Bu LGBT’liler İslam ve ailenin en büyük karşıtları. Muhafazakar bir partinin iktidarında iki milyon sekiz yüz bin gencin girdiği sınavda bu şarkıcı gençlere rol model olarak sunuluyor. Bu kadar anlayana kafi.
-Geçen hafta içerisinde rutin işlerden olan üniversitelere rektör atama işinde dikkate şayan bir bilgi yer aldı basında. Atanan dört rektörün uluslar arası alanda yayınlanmış hiç makalesinin olmadığı yazıldı. Böylece kalite erozyonuna uğrayan üniversitelerimizin bu erozyonunun hızlanmasına yeni bir katkı yapılmış oldu.
-Hemşehrimiz, eski vekillerimizden birisi, kendisi avukattır. Lakin mesleği ile hiç alakası olmayan bir alanda bankacılık alanında bir görevlendirmeye mazhar oldu. Ziraat bankası yönetim kurulu başkan vekili yapıldı. Bundan sonra Ziraat bankasının özel toplantıları hariç tüm yönetim kurulu toplantıları bu kişinin yönetiminde yapılacak, Hayırlı olsun desek olur mu?
-Son olarak çok partili hayatın en acımasız yüzünün sergilendiği bir olayla bu haftayı bitirelim. Eski başbakan danışmanı, eski içişleri bakanı ve eski başbakan. Yolu Ak partiden ayrıldı, haklı ya da haksız beni ırgalamıyor. Bu kişinin de kurucusu olan ve genel olarak akademik çevrelerde başarılı bir üniversite olarak görülen Şehir üniversitesi cumhurbaşkanı kararnamesi ile kapatıldı. Bu örnek bile particiliğin bu ülke için ne anlama geldiğinin açık bir izahı değil midir?
Sizinle yolu ayrıldı diye koca bir üniversiteyi ben istersem işte böyle yaparım yaklaşımı ile kapatabiliyorsanız bu ülkede akademik gelişmeden kim bahsedebilir.
Haftaya görüşünceye kadar sağlıcakla kalın.