Bir musibet mi, yoksa bir uyarı mı? Ya da kıyametin alametlerinden midir bu Corona? Yatıyoruz, kalkıyoruz, her yerde bu konuşuluyor, yüzlerde maske, gerilmiş bir toplum, ekonomik kriz söylentileri, savaş tamtamları…

Corona sonrası hayatımızda neler değişti? Anketler yapılıyor, bu anketlerden çıkan sonuçlar ürkütücü. Mesela AKÜ'de görev yapan 2 uzman tarafından Türkiye'nin 7 coğrafi bölgesini kapsayan araştırma online olarak 1035 kişiyle görüşülerek yapılmış. Coronavirüs (Covid-19) salgınının insan hayatına etkisi ölçülüyor. Ankete katılanların yüzde 93’ü, virüsle ilgili bilgim var demiş. Sağlık Bakanlığı'nın da bu süreçte başarılı olduğunu söyleyenlerin oranı ise yüzde 67 olarak belirlenmiş. Dikkat buyurun araştırmada, katılımcıların yüzde 52’si, psikolojik açıdan yıprandığını söylemiş. Sonra işini kaybedenler az değil. Benim gördüğüm akraba ve dostluk ilişkisi bitmek üzere. Sonra sağlık çalışanların yaşadığı zorluklar ve ümitsizlik…

TETİKÇİLİK YAPMAMAK GEREK

Amacım vahim tablo çizerek, insanları karamsarlığı sevk etmek değildir. Zaten bu benim görüşümde değil. Önemli olan böyle bir dönemde insanlığımızı kaybetmememizdir.

Çünkü bu yaşadıklarımız bir imtihandır, işte iyilerin kötülere yardım elini uzatma fırsatı. Olanın olmayana koşmalı, elimiz ayağımıza dolaşmamalı. Şu görünmeyen kendi küçük, ismi büyük düşmanın insanlığı felç etmesine müsaade etmememiz gerektiğidir.

Yazar Ferhan Karaçam da der ki: “Ortada bir bedel var. Bu bedeli ağırlaştıran, virüsün kendisinden ziyade, virüsü kafasına ve sokaktan toplama söylentilere göre yorumlayıp, davranışlarını buna göre belirleyen insanların çokluğudur.

Virüs bizden yani, insanlıktan; davranış kalıplarımızda, ekonomik ve sosyal hayatımızda değişiklikler istiyor.

Daha ölçülü yememizi, giymemizi, gezmemizi istiyor.

Toplumsallıktan ziyade, bireysel bir hayatı dayatıyor bize.

Tüm alışkanlıklarımızı değiştirmemizi ve bizim kendisine uyum sağlayarak yaşamamızı istiyor.

İş hayatımızı, ev yaşantımızı, düğünlerimizi, bayramlarımızı, dostluk ve komşuluklarımızı, her şeyimizi kendisine göre yeniden tanzim etmemizi şart koşuyor bize.

Bu virüsün ilk ortaya çıkışından bu yana hep söylemiyor muyuz: hiçbir şey eskisi gibi olmayacak…”

YANLIŞ YAPIYORUZ

Virüs bize olumlu mesajlar da veriyor. Abdest alın, namaz kılın, yemenize, içmenize, konuşmanıza ölçü getirin. Birbirinizle yardımlaşma yapın, ölçülü harcayın, israf etmeyin v.s

Ama biz ısrarla KENDİMİZİ OLUMLU YÖNDE DEĞİŞTİRMEMEYE devam ediyoruz. Ölüme meydan okurcasına. Sonra yönümüz değişiyor dikkat buyurun. Artık her şeyimizi dijital ortamda yapmak zorunda bırakılıyoruz!

Evet yeni bir dünya düzeni kuruluyor, iyi de biz ne yapıyoruz. İyilerini alıp, kötülerinden uzaklaşabiliyor muyuz? Farklı şeyler söyleyenlerde var. Farklı bir kalıptan bahsediliyor. Bu yeni kalıpta Dilipak’ın ifadesi ile artık insan yok, şimdilik “Birey” diye tanımlanan “nesne”ler var. Din, değer yargıları, ahlak yok. “Olgu”lar var! Onların dünyaya gelişi, başka canlılardan gen, sperm ya da yumurta aktarımı ile başlayan bir süreçte, taşıyıcı bir canlı organizma ya da bir Humanoidin sentetik rahminde, elektronik bir kuluçka makinasından, bir tüp içinden birey üretim çiftliğindeki bir kuvöze aktarılarak başlayabilir. Zaten beyninize gerekli olan “bio-yazılımlar” yüklenecek, gereksiz görülenler silinecek. Bilgisayar üzerinden beyniniz canlı ya da cansız başka birey, nesne ve makinalarla karşılıklı etkileşim içinde olacak. İleri yaşlarla, sürekli genç kalmak için eskiyen organlarınızı başka canlılardan aktarabileceksiniz…”

Garip şeyler bunlar, acaba yaşadıklarımız kıyamet öncesi büyük alametlerden mi?  Cevap nedir acaba? Sahi ünlü şanlı ilahiyatçılar neden bu konularda konuşmaz oldular, hiçbiri ortada yok!

Ama benim bildiğim bir şey var. Yeryüzünde bir tanede gerçek Allah dostu olduğu sürece kıyamet kopmayacaktır...

Kalın sağlıcakla.