Okullar tatile girdi. Bu orada ortaokul mezunları ‘iyi’ bir lise, lise mezunları ise ‘iyi’ bir üniversiteye girebilmek için bekliyorlar…

Kimi anne ve babalar çocukları yüksek puan aldığı ve iyi bir liseye kayıt yaptırma imkanı bulacağı için mutlu, çocukları ‘iyi’ puan alamayanlar ise arayış içindeler, bazıları özel liseler düşünüyorlar…

Oysa çocuklarımızı değerlendirirken sadece akademik zekalarını ölçü almamak gerekiyor. Bir insan değerli kılan öncelikle onun davranışlarıdır.

İnancımız da böyle diyor, bakın Kur’ana göre; “ muamele!” çok önemli. Cenab-ı Allah(cc) ben insanların rengine, zenginliğine, aklına v.b bakmam, kim beni daha fazla seviyor ve korkuyorsa(mealen) o benim yanında daha üstün buyuruyor…

Demek ki üstünlük takva da, yani güzel ahlak üstünlük nedenidir. Benim şahsen yetkim olsaydı, çocukları değerlendirirken sadece akedemik üstünlüğünü değil, davranış üstünlüğünü baz alarak bir üst okula yönlendirirdim…

Örneğin, vatan sevgisi olanlara en yüksek puanı verirdim. Sonra vergisini kaçırmayanlar, kurallara uyanlar, ailesini mutlu edenler, israftan kaçınanlar, sağlık kurallarına riayet edenler, insanlara karşı saygılı olanlar v.b tüm olumlu davranış da bulunan insanlara takdirname verirdim…

Eğer dürüstlük, namurslu olmak, vatanseverlik gibi kavramlar takdir edilmez ise yani değer olarak görülmez ise; “değersiz şeyler, değerli hale gelir…” bu da toplumsal yaralar açar. Atalar marifet iltifata tabi diye boşuna söylememişler…

Bakınız namaz neden dinin direğidir. Çünkü namaz insanları kötülükten alıkoyar. Ancak namaz kılıp, kötülük yapanları bana sormayın, çünkü onların kıldıkları namaz namaz değildir. Oruç da oruç değildir. Bunu ben ifade  etmiyorum, Kur’an böyle diyor.

AĞIR TAŞA BATMAN DÖVERLER

Babam rahmetlinin çok kullandığı bir söz vardı, çocukken anlamazdım, derdi ki, “ Oğlum ağır taşa batman döverler, yini(hafif) taşa g*t silerler!”

Affınıza sığınarak bu ifadeyi kullanıyorum, bağışlayın beni ancak bazı şeyleri ancak böyle ifade ettiğinizde daha iyi anlatırsınız.

Hafiflik ve ağırlık zıt iki kelime ve her ikisi de ağırlığı anlatırlar. Hafiflik, densizlik, ahlaksızlık yan yana gelir ancak ağırlığı bu kelimi ile yanyana getiremezsiniz; çünkü sınırı yoktur. Yücedir, bir makamdır. Bu nedenle peygamberler ağırbaşlıdır, her söyledikleri ve yaptıkları model olmuştur.

Yoluna kurban olduğum Efendim, bu konuda tam bir örnektir. Devlet başkanlığı da, kocalığı da, babalığı da, hocalığı da….

Ancak biz O(sav)’nu örnek almak yerine, kendimize başkalarını örnek aldık. Böyle olunca da akıl(akademik zeka) öne çıktı, oysa ahlak öne çıkmalıydı.

Bakan geldiğimiz şu çağa bakın tam bir cahiliye çağı değil mi? Dünyayı 600 yıl idare etmiş bir toplumdan buralara neden geldik acaba sorun kendimize.

Hatırlayan eski öğretmenlere, polislere hatta bekçilere bile nasıl saygı gösterirdik. Çünkü onlar devleti temsil eden ağırbaşlı, etkili ve yetkili insanlardı, saygı görmeleri gerikiyordu, Ya Şimdi?

Vah halimize…

Değerli dostlar diyeceğim şu ki, çocuklarımız ‘iyi’ bir lise ya da üniversite kazanamadılar diye üzülmeyin, eğer yavrularımız güzel ahlaklı ise sizden daha şanslı kimse yok.

Rızık kaygısı çekmeyin, el-Rezzak olan Rabbim bu güne kadar diğer canlılara nasıl rızık verdi ile çalışırlarsa onlara da rızık verecektir.

Az olursa şükür ve kanaat ederiz.

Çok olursa yine şükür ederiz ve dağıtırız inşallah.

Yılların öğretmeni olarak ki bu yıl 40. Yılımı çalıştım, gördüğüm şu ki başarısız insan yoktur, başarısız olarak değerlendirilmiş çocuklar vardır. Oysa bir insan sevdiği mesleğe yönlendirilmeli ve o işin en iyisi olmalı.

Sonra Rab’bine yönelmeli ve şükrünü ifade etmeli.

Siz hasta yatağınızda, beliniz büküldüğünde bir bardak suyu inanan güzel ahlaklı çocuğunuz getirecektir.

Kalın sağlıcakla.