“Her yüz senede bir dünyanın sistemi, şekli, şemailideğişiyor ve şimdi de dünya bu değişimin sancılarını yaşıyor. Onlar istemese deAllah nurunu tamamlayacaktır; fakat biz de buna layık olsak daha iyi olmaz mı?”Ali Taşçı(09. 04. 2018)böyle bir soru sormuş, yazdığı makalesinin sonunda.
Evet, insanlık tarihi her yüz yılda bir yenileniyorbununla birlikte, her beş yüz yılda bir de insanlık mevsimi değişip, kışı yaz,yazı sonbahar ediliyor.
Bakıyorsunuz bazen Hakkı hakim kılmak isteyenler üstüngeliyor, sonra batılı(gücü) savunanlar dünyaya hakim oluyor. Şimdi sıra nurunyeniden parlamasında!
Bu süreçtedünya yeni dönemde değişecek, bunun sancıları yaşanıyor, çünkü insanlık değerler anlayışını sorguluyor. Günümüzgençliği arayış içinde. Arayan Mevlasını bulur! Tabi belasını da nasıl mı?
VAHİM Mİ DURUM?
Taşçı kardeşim derki, günümüz gençliğini anlatırken: “İnternet ve sosyal medya, gençliği kendi iç dünyasından çekerek kolektif birdünyanın içine soktu.
Genç, bireysel problemle değil, adeta evrensel problemlekarşı karşıya kaldı. Türkiye’nin bir ucunda yaşayan bir gencin, Tanzanya’da,Hollanda’da, Avustralya’da yaşanan problemlere ortak olması, ağır yükü deberaberinde getirdi. Bu ağır yük altında ezilen genç, bilinçsiz davranışlarsergilerken bazı sapkınlıklara doğru yuvarlanması da kaçınılmaz oldu...
Müstehcenlik ( erotizm, cinsellik), adeta gençliğingıdası haline geldi; çünkü sınırsız dünyalar onu nefsinin esiri haline getirdi.Hayata hep bu gözle bakmayabaşlayınca, okul ve eğitimi bilgiye ulaşma yolu değil de hayallerine kavuşmaalanı olarak gördü.
Bir medeniyete bağlı olma fikrini bağnazlık ve özgürlüğükısıtlayan düşünceler olarak gördü ve tarihtengetirdiği değer yargılarını çok basitçe inkâr etti, hatta onlara düşmanoldu. Bunun yerine kaba argo, küfür, çok basit ve insan haysiyetini düşürenkomedinin adeta şarlatanı oldu. Laubali davranışları beceri olarak algıladı veilmin ciddiyetinden uzak düştü. İlmi, insanlık yararına elde etmek için değil,hazzını tatmin için ele geçirmeye çalıştı. Olmak için değil, sahip olmak içindidinip durdu.
Çift kişilikli oldu; burada başka, orda başka davranışsergiledi. Onu daha önce tanıyanlar, adeta tanıyamaz duruma geldiler. Anne bababile çocuğunu tanımakta zorlandı. Bencillik her tarafını kuşattı; paylaşım,onun için “enayilik” oldu. Bu durumda da toplumda sevilmeyen bir tip olarakalgılandı. Toplum tarafından sevilmediğini hissedince, yaşadığı toplumdanintikam almaya kalkıştı. Bunu kimi zaman şiddete dökerek yaptı, kimi zaman datoplumun değer yargılarını küçümseyerek, hatta onlara adeta savaş açaraksürdürdü.
Öylesine karamsam bir ruh haline büründü ki, uyuşturucuşebekelerini adeta kendine davet etti; onlar da seve seve yanına koştular.Hayallere daldı, hayallerinin içinde karanlık siluetler gördü ve onlarınegemenliği altına girmekten kurtulamadı. Kendini hesaba çekmedi, problemlerininkaynağını hep başkalarında gördü ve neredeyse herkesi “düşman” belledi. Budurumda da ağzından hiç olumlu cümle çıkmadı, hayatını olumsuzluklara sardı.Karamsar bir dünyada at koşturan bir meçhul süvari oldu. İçini dökecek canlıbir dost bulamayınca, “sosyal medya”nın sihirli dünyası onun tek sığınağı oldu.
TEK TARAFLI DEĞERLENDİRME AMA DOĞRU
Şimdi bu tespitlere katılmamak mümkün değil ancakgözlüğün bir tarafı ile bakıldığını düşünüyorum. Çünkü bu ülkede,değersizliklerin peşine düşen gençler olduğu kadar, iyiye güzele, hak vehakikate yönelen bir gençlik de var. Zannederim, büyük şehirlerde durum vahim.Vahim çünkü, gençlik yüzyılın ihmaliniyaşıyor.
Toparlayayım, gençliğin içinde bulunduğu bu durum çıkmazdeğil, çünkü elimizde Kur’an gibi mucize, Efendimiz gibi(sav) büyük bir öndervar.
Yapılması gereken şey, tarihimizle, kültürümüzle vedeğerlerimizle yeniden buluşmaktan geçiyor. Bu da okul ile velinin işbirliğiile yapılabilir.
Kalın sağlıcakla.
DEĞİŞEN DÜNYA’MI, İNSANLIK MI?
“Her yüz senede bir dünyanın sistemi, şekli, şemailideğişiyor ve şimdi de dünya bu değişimin sancılarını yaşıyor. Onlar istemese deAllah nurunu tamamlayacaktır; fakat biz de buna layık olsak daha iyi olmaz mı?”Ali Taşçı(09. 04. 2018)böyle bir soru sormuş, yazdığı makalesinin sonunda.
Evet, insanlık tarihi her yüz yılda bir yenileniyorbununla birlikte, her beş yüz yılda bir de insanlık mevsimi değişip, kışı yaz,yazı sonbahar ediliyor.
Bakıyorsunuz bazen Hakkı hakim kılmak isteyenler üstüngeliyor, sonra batılı(gücü) savunanlar dünyaya hakim oluyor. Şimdi sıra nurunyeniden parlamasında!
Bu süreçtedünya yeni dönemde değişecek, bunun sancıları yaşanıyor, çünkü insanlık değerler anlayışını sorguluyor. Günümüzgençliği arayış içinde. Arayan Mevlasını bulur! Tabi belasını da nasıl mı?
VAHİM Mİ DURUM?
Taşçı kardeşim derki, günümüz gençliğini anlatırken: “İnternet ve sosyal medya, gençliği kendi iç dünyasından çekerek kolektif birdünyanın içine soktu.
Genç, bireysel problemle değil, adeta evrensel problemlekarşı karşıya kaldı. Türkiye’nin bir ucunda yaşayan bir gencin, Tanzanya’da,Hollanda’da, Avustralya’da yaşanan problemlere ortak olması, ağır yükü deberaberinde getirdi. Bu ağır yük altında ezilen genç, bilinçsiz davranışlarsergilerken bazı sapkınlıklara doğru yuvarlanması da kaçınılmaz oldu...
Müstehcenlik ( erotizm, cinsellik), adeta gençliğingıdası haline geldi; çünkü sınırsız dünyalar onu nefsinin esiri haline getirdi.Hayata hep bu gözle bakmayabaşlayınca, okul ve eğitimi bilgiye ulaşma yolu değil de hayallerine kavuşmaalanı olarak gördü.
Bir medeniyete bağlı olma fikrini bağnazlık ve özgürlüğükısıtlayan düşünceler olarak gördü ve tarihtengetirdiği değer yargılarını çok basitçe inkâr etti, hatta onlara düşmanoldu. Bunun yerine kaba argo, küfür, çok basit ve insan haysiyetini düşürenkomedinin adeta şarlatanı oldu. Laubali davranışları beceri olarak algıladı veilmin ciddiyetinden uzak düştü. İlmi, insanlık yararına elde etmek için değil,hazzını tatmin için ele geçirmeye çalıştı. Olmak için değil, sahip olmak içindidinip durdu.
Çift kişilikli oldu; burada başka, orda başka davranışsergiledi. Onu daha önce tanıyanlar, adeta tanıyamaz duruma geldiler. Anne bababile çocuğunu tanımakta zorlandı. Bencillik her tarafını kuşattı; paylaşım,onun için “enayilik” oldu. Bu durumda da toplumda sevilmeyen bir tip olarakalgılandı. Toplum tarafından sevilmediğini hissedince, yaşadığı toplumdanintikam almaya kalkıştı. Bunu kimi zaman şiddete dökerek yaptı, kimi zaman datoplumun değer yargılarını küçümseyerek, hatta onlara adeta savaş açaraksürdürdü.
Öylesine karamsam bir ruh haline büründü ki, uyuşturucuşebekelerini adeta kendine davet etti; onlar da seve seve yanına koştular.Hayallere daldı, hayallerinin içinde karanlık siluetler gördü ve onlarınegemenliği altına girmekten kurtulamadı. Kendini hesaba çekmedi, problemlerininkaynağını hep başkalarında gördü ve neredeyse herkesi “düşman” belledi. Budurumda da ağzından hiç olumlu cümle çıkmadı, hayatını olumsuzluklara sardı.Karamsar bir dünyada at koşturan bir meçhul süvari oldu. İçini dökecek canlıbir dost bulamayınca, “sosyal medya”nın sihirli dünyası onun tek sığınağı oldu.
TEK TARAFLI DEĞERLENDİRME AMA DOĞRU
Şimdi bu tespitlere katılmamak mümkün değil ancakgözlüğün bir tarafı ile bakıldığını düşünüyorum. Çünkü bu ülkede,değersizliklerin peşine düşen gençler olduğu kadar, iyiye güzele, hak vehakikate yönelen bir gençlik de var. Zannederim, büyük şehirlerde durum vahim.Vahim çünkü, gençlik yüzyılın ihmaliniyaşıyor.
Toparlayayım, gençliğin içinde bulunduğu bu durum çıkmazdeğil, çünkü elimizde Kur’an gibi mucize, Efendimiz gibi(sav) büyük bir öndervar.
Yapılması gereken şey, tarihimizle, kültürümüzle vedeğerlerimizle yeniden buluşmaktan geçiyor. Bu da okul ile velinin işbirliğiile yapılabilir.
Kalın sağlıcakla.