Bizim Deli Petro, Rusların Muhteşem Petro diye isimlendirdiği çarın, vasiyetnamesi ni bilmem okudunuz mu? Prof. Dr. Al Kafkasyalı bu hafta Gözcü Programında, Ömer Özkaya’nın misafiri oldu, İran-Türkiye ilişkileri ela alındı. Şii-Sünni Savaşının konuşulduğu şu günlerde Rus Çarı Deli Petro’nun vasiyetini gündeme getirdiler. İran’da bin yıla yakın Türk Devletlerinin hüküm sürdüğünü, İngilizlerin oyunu ile Fars kökenlilerin iktidara getirildiğini. Bu ülkede en çok konuşulan dilin Türkçe olduğunu. Petronun vasiyetinde Türkiye yıkılmadan, İran’ın vurulmasının yanlış olacağını, Rusya’nın sıcak denizlere inmesi için meshep savaşının çıkartılmasını vasiyet ettiğini, bu vasiyetin yerine gelmesinde din adamlarının kullanılmasının gerektiğinin belirtilirken, Kafkasya, doğu ve güneydoğu anadolu da ülkemiz üzerinde hesapları olanların özel din adamları yetiştirdiklerini, bunların 200’ünün de ingiltere de özel olarak eğitimden geçirildiğini söylemesi bana göre altı çizilecek tespitlerdi. Prof. Kafkasyalı, milletler arası ilişkinin menfaatlere dayandığını, bir Şii- Sünni çatılmasına her iki tarafında fırsat vermeyeceğini umduğunu belirterek. İranlıların, Türklere karşı bir düşmanlık beslemediğini gözlemlediğini belirttiği konuşmasında Şah İsmail de Türk olduğunu, Yavuz Sultan Selimle arasındaki geçen olaylarında yanlış bilindiğini söyledi. DELİ PETRONUN VASİYETİNE DİKKAT! Rus Çarı Deli Petro'nun 1725 yılında yazdığı vasiyetnamesi 1738 yılında açıklanmıştı. (İnternetten kolayca ulaşabilirsiniz. Özetleyerek sizlere ben aktarayım. Gelecek nesillerimizin elinde bir “talimat” niteliğinde olsun diye, ben “Vasiyetnamemi” aşağıdaki vasiyet şeklinde yazdım diyerek vasiyetine başlıyor.”Bizi ilgilendiren 9. Maddesi şöyle; 9- Rusya devletini, dünya devleti yapabilmek için, onun başkentinin, Asya ve Avrupa hazinelerinin anahtarı olan İstanbul olması lazımdır. Acele ve noksansız olarak çalışıp, İstanbul’un batı topraklarına sahip olmak gerekir. Şüphesiz ki İstanbul’a sahip olan Şah, dünyada ilahi şah olacaktır. Bu maksadın hedefine ulaşabilmesi için, daima Türkiye ile İran arasına fitne-fesat tohumları ekmeli, kavga ve savaş çıkarılmalıdır. Bu iş için Sünni ve Şii mezhepleri arasındaki ihtilaflar en keskin silah ve yenilmez ordudur. Vasiyet şöyle devam ediyor; “Rusya’nın nüfuzunu Asya’da yaymak için Sünni ve Şii ihtilafları en iyi vasıtadır. Türkiye ile İran arasındaki muvazeneyi öyle bozmak lazımdır ki (fitne-fesatla) onlar birbirleri ile hiçbir zaman anlaşamasınlar. Hem İran, hem de Türkiye’nin Avrupa halkları ile temas etmesine imkân vermemeli. Eğer bu ülkelerin Müslümanları gözlerini açıp hukuklarını anlayacak olurlarsa, o bize büyük bela olacaktır. Hem Türkiye’nin hem de İran’ın din adamlarını elde etmek ve onlar vasıtası ile Sünni-Şii ihtilaflarını kızıştırmak lazımdır. İslam’ı Asya’dan uzaklaştırmak, Hıristiyan dinini ve medeniyetini oralarda ciddi bir şekilde tebliğ etmek ve yaymak zaruridir. Bizim din âlimlerimizin bugüne kadar devlet işlerine müdahale etmesi, Rusya devletinin ilerlemesine mani olmuştur. KOMİNİZME BÖYLE GİTTİLER VE KÜÇÜLDÜLER Ben, 1. Petro olarak, kendi yetkilerimi ve istiklalimi kullanarak, din adamlarını devlet işlerinden uzaklaştırdım. Ruhanilerin devlet işlerine müdahale etmelerini reddettim, şimdi onlar sıradan birileri gibi elleri ve kolları bağlı kalmıştır. Ben bunu çok büyük bir riski göze alarak yaptım.(Burada bir bilgiyi daha sizinle paylaşayım. Bu olaydan sonra 500 papaz açıkta kalır, bunların 300 tanesini ABD gider ve onlar papazları yurt dışındaki misyonerliklerde ve ajanlıklarda kullanır…) Bunlara ilaveten, çeşitli tedbirler de almak lazımdır ki, İran ülkesi her geçen gün biraz daha parasız pulsuz ve ticaretsiz kalsın. Hülasa İran’ı daima gerilemeye sevk etmeli, bağlı durumda tutmalı ki Rusya devleti onu istediği zaman zahmetsiz bir şekilde öldürmeğe kadir olsun. Ama Türkiye devleti mahvolmadan İran’ın canını almanız tavsiye edilmez. Gürcistan ülkesi, Kafkasya hattının yani İran’ın şah damarıdır. Eğer Rusya’nın teslim aldığım neşteri o damara yetişecek olursa, o zaman kalbinden zayıf kanı akacak ve onu öyle halsiz edecektir ki bin Eflatun dirilip gelse dahi onu ıslah edip sağlığına kavuşturamaz. Gürcistan ve Kafkaslar alınırsa. O zaman İran ülkesi Rusya çarlarına deve gibi itaat edecektir. Ve Türkiye’nin son alevi de sönecektir. Maddi ihtiyaçlar bölgesi olan Türkiye’nin işini bitirdikten sonra, İran’ı zorluk çekmeden mahvetmek ve başını kesmek mümkündür…” Bu vasiyet Rusya’nın bölge ülkelerine bakış açısını ve siyasi stratejisini yani sıcak denizlere inme sevdasını gösteriyor. Suriye’de bulunma nedenleri de budur. Arife tarif gerekmez, daha fazla söze de gerek yok, kalın sağlıcakla.