“İnsanların yaşadığı her talihsizlik, basitbir dil kullanmamalarından kaynaklanıyor.”.(A. Camu)
Değerli hocam, bizlere öyle nasihatler etti ki, her birikulağımıza çıkmaz küpeler oldu. Allah uzun ömürler versin derdi ki; “ Bedevirde namazını kılan ve dilini tutan Allah’ın izni ile cennete girer…”
Bunu dinlediğimiz yıllarda pek anlayamamıştık, aradangeçen zaman içinde sözlerinin önemini daha fazla anladık.
Hz Ali Efendimiz: “Aklı kıt olan, dilini tutamaz!”Derken, W. Irwing : “ Kullandıkça keskinleşen tek alet, dildir!” diyerekyukarda söylediğim konuya daha fazla derinlik kazandırmışlar…
Bu konuda size onlarca, hatta yüzlerce özlü söz ya daatasözü daha yazabilirim. Demek istediğim şu ki, insan dilini sahip olmalı.
Bu nedenle, dile üç tane kapı koymuşlar. Zihin kapısı,boğaz kapısı, dudak kapısı, hatta diş kapısını bile sayabiliriz…
Ortalama olarak bir insan günde herhalde on bin kelimekullanır. Bu mesleklere göre değişir. Bizde ağzımızdan çıkacak her sözdensorumlu olduğumuza göre, demek ki atalarımız ifadesi ili üç defa düşünüp, birdefa konuşmamız gerekiyor.
ANAMIM ÖĞÜDÜ
“Ünlü şair Yahya Kemal, beş yaşındayken, anasındanduyduğu bir vasiyeti, hayatı boyunca hiç unutamadığından söz eder. Anası, küçükYahya Kemal’e şu vasiyette bulunur: “ Oğlum,hayatında iki insanı çok sev; biri Murat Hüdavendigâr Efendimiz (Balkanlarınfatihi padişah), bir de Hz. Muhammed (AS) Efendimiz.”
O dönem herkes Paris’e gidip Osmanlıyı yıkma planlarıyaparken (Jön Türkler), Yahya Kemal on iki sene Paris’te kalmasına rağmen, “evedönen adam” olmuş ve tarihine ihanet etmeden hayata veda etmiştir. Anasının bircümleciği, onun dışında duymuş ve okumuş olduğu kitaplık çaptaki bütün sözleregalip gelmiştir. Dil ırmağından gönül ovasını sulayan bu cümle, onu bir hayatboyu yeşertmiştir.
Dil bir ırmaktır, kulak kanal ve gönül de ova! Aklın derinliklerinden, gökyüzüyletanışmış pınarlar dil ırmağından akıyorsa, gönül ovasını mutlaka yeşertir.Laleler, sümbüller, papatyalar, orkideler, karanfiller… bir arada gönül gülşene,gülzara dönüşür. Bu gönülde demlenmiş kelimeler dil ırmağından dökülünce, o dayeni gülşenler oluşturur. Böyle bir hayatta bülbüller öter, deruni nağmelerovalara, dağlara yayılır ve insan hayatı cennete dönüşür.
TERSİNİ DÜŞÜNÜN
Bir de bunun tersini düşünelim; dil ırmağından, dünya magmasınadüşmüş ve ateş olmuş sular gibi dilden kelimeler dökülürse ne olur? Dünyayıateşe boğar. Magmada kaynamış birsözden daha yakıcı dünyada ne vardır acaba?
Dil bir ırmaktır; oradan tatlı, soğuk pınarlardan dahaserinletici ve hayat verici kelimeler de akar, ateşten daha yakıcı kelimeler,sözler de.
Hepsinin demlendiği yer beyindir, akıldır. Akıl,gökyüzüyle tanışmışsa, onun dil ırmağına gönderecek olduğu sözler dirilticidir.Akıl, bu tanışıklıktan mahrum ise, ona bağlı olan dilden de yılan ıslığı gibisözler duyulur! (D. Ali TAŞÇ/I Dil ırmağı)
Sevgili kardeşim, bu yazısında kalbin dil üzerindekietkisine değinmemiş. Ona da ben değineyim inşallah!
Eğer bir insanda kalp padişah ise yani gönül insanı isedil yarası açmaz, bilakis dil ile gönül onarır. Çünkü gönül insanı bilir ki,kalpleri kırmak, Kâbe’yi yıkmak gibidir.
Konuyu daha fazla uzatmanın da gereği yok, meseleanlaşılmıştır. İnşallah, bizlerde eline, diline ve beline sahip olanlardanolur, rızaya ereriz.
Kalın sağlıcakla.