Merhaba Değerli Dostlarım;
Dinler tarihi Allah (c c) ın indirdiği dini hükümleri içeren kitapların genellikle din adamı kisveli kişilerce değiştirilme çabalarına sıkça şahit olmuştur.
Tevrat’ın Yahudi alimler eliyle, İncil’in ise Hristiyan rahipler tarafından değiştirildiği, ancak Kur’an ın kıyamete kadar değiştirilemeyeceği, Rabbimiz tarafından korunacağını çoğunlukla bilir ve inanırız.
Durum böyle olunca tıpkı yahudi alimleri ve Hristiyan rahipleri gibi bizde de bir kısım Profesör ünvanlı İlahiyatçı tarafından madem ki Kur’an ın bir harfini bile değiştiremiyoruz, öyleyse bizde hadislerle ya da Kur’an ayetlerinin bazılarının sadece indiği zamana şamil olduğunu, o andaki bir olay nedeniyle indirdiğini, bu nedenle artık bugüne ait bir durum sözkonusu olmadığından Kur’an da durmasına bile gerek olmadığını, Kur’an daki bir çok kıssanın Peygamber tarafından dillendirilmiş olması nedeniyle bugünkü dünyamıza ait olmadığı gibi zırvalarla kendilerini dinleyen bir kalabalık bulup sosyal medya aracılığı ile de bu söylemlerini meraklı milletimize çok rahatça ulaştırabilmektedirler.
Bundan yüz yıl önce İngiliz Parlementosunda bir parlementer elinde Kur’anla kürsüye çıkar ve dinleyicilere şöyle hitap eder: “ Biz Kur’anı Türklerin elinden almadıkça Osmanlıyı yıkamayız”.
Yüz yıl önce,yüz yıl sonra çok ta değişen bir şey yok. Kur’anı Müslümanların elinden almanın yeni yollarından biri de Marmara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Profesörlerinden Mustafa Öztürk’ün sahiplendiği dinde tarihselci anlayış.
Bu İlahiyatçı Profesörler az biraz dini bilgi sahibi olup, birazda Felsefeyle meşgul olunca kendilerini bir halt sanmaya başlıyorlar. Öyle ki bu söyledikleri ile çok önemli makamdaki insanları bile etkileyip, onlara” Dinde güncellenme gerekir” gibi sözler sarfettirebiliyorlar.
Peki genel manada bu tarihselciler neler söylüyorlar.
Kadın ve birden fazla evlilik, faiz, zina, islamdaki cezai hükümler” zina yapanlara yüz değnek vurulması, hırsızın elinin kesilmesi gibi daha bir çok hükmün eskide kaldığını bu gün artık bu konularla ilgili yeni şeyler söylemek gerektiğini söylüyorlar.
Bizi yani Müslüman toplumu en hassas yerinden vurmaya, gerçekten Kur’anla aramıza mesafe koymaya çalışıyorlar.
Diğer yandan İmam Maturidi’den bazı misaller vererek Türk Müslümanlığı, Arap Müslümanlığı gibi kavramlarla bizleri en azından ikiye bölmeye çalışıyorlar. Kur’an ın Arabistana ve Araplara indiğini, bir çok ayette bildirilen şeylerin sadece Arapları ilgilendirdiği gibi safsataları meraklı zihinlere aktarmaya çalışıyorlar.
Evet Kur’an Arapça olarak Arap bir Peygamber vasıtasıyla öncelikle yakınlarından başlamak üzere Arap topluluklarına indirilmiş, ilk muhatapları olan arap sahabeler tarafından ise dünyanın dört bir yanına her ırktan insana tebliğ edilmiştir.
Daha önce bir Peygamber gönderilmeyen cahillikte sınır tanımayan bu arap toplum aradan sadece on yıl geçtikten sonra Asr-ı Saadet diye bildiğimiz dünyanın gördüğü en huzurlu ve mutlu hayat dilimini yaşamışlardır. Bu kadar kısa zaman diliminde o cahil insanların iman etmeleri için zaman zaman anlık olaylarla ilgili vahiy geldiği olmuştur. Bu vahiylerin bazıları sadece o anlık ve o olayla sınırlı olmuş olsada o anlık olaylarla ilgili gelen vahiylerin bir çoğunun kıyamete kadar güncel kaalacağı da islami literatürde kabül görmüştür.
Günümüz insanının en önemli zaaflarından birisi şöhret olmak, tanınır, bilinir olmak ve akabinde makam ve mevkii sahibi olmaktır.
Ben derim ki; insanların başına genellikle meraklarından dolayı kötü şeyler gelir. Bundan yaklaşık beş yüz sene önce İmam Rabbani Hazretleri Felsefecileri çok makbul kişiler olark görmeyip düşüncelerine ehemmiyet verilmemesi gerektiğini bildirmiştir. Eğer inandığınız dinle, yani İslamla ilgili merak ettiğiniz şeyler varsa yeni yetme felsefe meraklısı ilahiyatçılar yerine, ömürlerini hiçbir makam ve mevkii gözetmeden sadece Allah rızası için tüketmiş ve bizlere nice kıymetli eserler bırakmış, Abdülkadir Geylani, İmam-ı Gazali- İmam-ı Rabbani, dört mezhep imamlarının eserlerini İmam-Maturdi, İmam-ı Eş’ariye ait eserleri okuyun.
Dünyanın dört bir yanından Konya ya gelip Mevlanayı merak edenleri düşününce Müslümanların bir çoğunun Mesneviden bi-haber olması ne acıdır değil mi.
Bunlar çok eskilerde kaldı diyorsanız asrın son müceddidi Saidi Nursiyi okuyun bari.
Yarın huzuri ilahide kimseden medet olmayacağını hatırlatarak bu haftalık sohbetimizi noktalıyorum.
İmanınıza sahip çıkın, itikadınızın zedelenmesine izin vermeyin.
Allaha emanet olun.