Tarihi süreci az veya çok bilenler, günümüz dünyası kadar karışıklıkların olmadığını bilir. Sadece bizim coğrafyamaz değil, dünyanın her yeri adeta fokur foruk kaynıyor.

Ortadoğu coğrafyası, özellikle de İslam dünyası son yıllardaki kadar acılar yaşamamıştır, bunun farkındayız. Ancak Uzakdoğu’da rahat değil, batıdünyası da…

Dikkatle haberlere bakın, Fransa’da sarı yelekliler, İspanya, İtalya, Peru, Şili, Arjantin hatta ABD ve tüm Avrupa ülkesinde başkaldırılar var.

Komşumuz, Irak’da gün geçmiyor ki, ölümlü sonuçlanmayan bir sokak hareketi olmasın, Suriye zaten ortada.

Suud- i Arabistan, Ürdün, Filistin, Libya hangisini sayayım ki, sanki bir el tüm ülkeleri karıştırıyor…

Peki neden?

Bu sorunun cevabı kitaplara bile sığmaz. Çünkü yeryüzünde adalet yok. Adaletin olmadığı bir düzende ise düzensizlik yaşanır. Yani toplumlar fokur fokur kaynar. Çünkü hak ve hukuk kavramları karşılık bulmuyor, şairimizin ifade ettiği gibi: “ Dokuz simidi bir kişi yerken, bir simidi dokuz kişi paylaşır” hale gelindi.

MERKEZDE TÜRKİYE VAR

Dünyadaki bu olup bitenlerin tam merkezinde ülkemiz yer alıyor. Dünya, Ortadoğu’dan çıkacak bir Mehdi ve ardından Mesih(as) bekliyor.

Mehdi ve Mesih(as) ne zaman gelir bilmeyiz, ancak Allah bilir; fakat Şam diye hadislerde belirtilen genelde de Ortadoğu coğrafyası olarak işaret edilen bölgede olağanüstü hadiseler oluyor. Biliyorsunuz bu bölge yakılırsa, kıyameti bekleyin mealinde hadisler vardır.

Şu anda süper gücüm diye ortaya çıkan ABD ve onun ortakları batılı ülkelerin itibarı yok olmuş durumda ama o yörenin halkları da Mehdi ve Mesih’i bekliyorlar…

Şunu söylemek istiyorum, bugünün ABD’si ile Türkiye süper güç yarışında yer değiştirecek desek kaç kişi inanır?

İster inanın ister inanmayın ama adaleti savunan, dünya beşten büyük diyen bir Türkiye,  şu anda İslam dünyası halkları tarafından bir ümit olarak görülüyor.

Kafadan yazmıyor bunları, daha geçtiğim hafta ilimizde misafir olan Endonezya Alimler Birliği Başkanı Prof. Dr. Bahtiyar Hoca ile Kenyalı Doğu Afrika Alimler Birliği Başkanları da yaptıkları konuşmalarda aynı duyguları paylaştıklarını ifade ettiler.

BU BÖYLE GİTMEZ

BM’ler ve NATO gibi ülkeler, Dünya Bankası ve IMF gibi kuruluşlar, yer yüzünde adaleti savunmak yerine, siyonizme hizmet ediyorlar.

Açlıklar, göçler, savaşlar…. Dedim ya dünya fokur fokur, insanlık daha ne kadar süper gücüm diyen ABD ve Batılı ülkelerin sömürüsüne tahammül edebilir?

Bakınız, Çin"in, Hindistan"ın, Endonezya"nın, Avustralya"nın, G. Kore"nin ciddi bir atılım gerçekleştirdiklerini görmek gerek. Türkiye"yi de bu kategoride anmak istiyorum.

Yeni Şafak’dan hemşehrimiz Rasim Özdenören, 10 Kasım günkü yazısının son kısmında şöyle diyor: “Kısaca, görünen şu: bir yandan geleneksel yönetim tarzları, alışılmış rutinler sarsılırken; bir yandan onları sarsan yeni güç odakları ortaya çıkıyor. Bu evrilme olumlu karşılanabilir. Ne ki, bir yandan da bu yeni güç odakları karşısında kendini tehdit altında hisseden kurulu düzenler otoritelerini sürdürme adına kanlı savaşımları göze alabiliyor. O kadar ki, kimyasal silah kullanmayı yasaklayan otoriteler, bir yandan da kullanılmakta olan kimyasallara göz yumabiliyor. Toplumsal, siyasal, teknik alanlarda yoğun bir kargaşa, sarsıntı, çalkantı yaşanıyor.

Durumu, dünya sisteminin bir konumdan başka bir konuma doğru sürüklenişi (veya daha ehven bir deyimle evrilişi, dönüşümü) olarak görmek yanıltıcı olmasa gerek. Bu sürükleniş veya dönüşüm ya da deprem, artçılarıyla birlikte insanlığın başını daha bir süre ağrıtacağa benziyor…”

Öyleyse, bu sıkıntıların merkezinde olan Türk Milleti, sıkıntıya kolay atlatması ve insanlığa barışı getirmesi için önce kendi içinde birlik olmalı; yoksa, Allah muhafaza...

Peki kalın sağlıcakla.