Anam rahmetli ölümü çok hatırlar, aradabir de ‘Aman dünya Sultan Süleymana kalmamış ki, bana kalacak” derdi. Bugün tarihten bir konu seçtim, Sultan Süleyman’an hayatından kesitler sunacağım ki, ibretler alınsın. Sultan Süleyman denilince Kanunu Sultan Süleyman akla gelsede, annemin bahsettiği Peygamber olan Sultan Süleyman’dır. “İsrailoğullarına gönderilen peygamberlerden. Davud aleyhisselamın oğludur. Yakub aleyhisselamın neslindendir. Kudüs yakınlarındaki Gazze şehrinde doğdu. Hem peygamber hem sultandı. Çocukluğundan beri bilgili, iyilik ve adâleti seven biri olarak tanınmıştı. On iki yaşındayken babasının yerine geçip, sultan oldu. Daha sonra kendisine Allahü teâlâ tarafından peygamberlik verildi. Dünyâya hâkim olan dört kişiden biridir. Ona peygamberlik verildiği Kur’ân-ı kerîmde En’âm sûresi 84. âyette bildirilmektedir.   MÜLKDE, KUDRETTE O’NUNDUR Süleyman aleyhisselam; “Yâ Rab! Bana hiçbir kimsede bulunmayan bir kudret ve devlet ihsân eyle.” diye dua eder ve Duâsı kabul edilip, cinlerin, rüzgârın ve hayvanların da insanlar gibi Süleyman aleyhisselama itâat etmeleri emredilir. Sonra, kendisine ism-i âzam duası, bütün mahlûkâtın dili ve ilimlerin sırları öğretildi. Peygamberlikle birlikte ihsân edilen ilim, hikmet ve sultanlık kudretini, insanları doğru yola kavuşturmakta ve daha iyi bir hayat yaşamaları için kullandı. Şehirlerin kurulması, yeryüzünün îmârı, yeşillendirilmesi, fen ve sanatta ilerlemesi için emrindekilerin herbirine iş taksimi yaptı. Yolların yapılması, taşların yontulup kazılması, demircilik ve derin sulara dalgıçlık gibi zor işleri cinlere verdi. Çiftçilik, çobanlık, ticâret, sanat gibi işleri de insanlara verdi. Hayvanları da nöbet tutma, yük taşıyıp çekme gibi işlerle görevlendirdi. İnsanlardan, cinlerden ve hayvanlardan büyük bir ordu kurdu. Hepsi ona tâbi olup, emrine itaat etti. Süleyman aleyhisselama verilen bu nîmetler Kur’ân-ı kerîmde bildirilmektedir.   CİNLER ONA HİZMET ETTİ Peygamberimiz sallallahü aleyhi ve sellem hadîs-i şerîfte, onun duası hakkında şöyle buyurdu: “Süleyman aleyhisselam, Beyt-i Makdîs’in binâsını bitirdikten sonra, Allahü teâlâdan üç dilekte bulunmuştur: Kendisinden sonra kimseye nasîb olmayan bir mülk ve saltanat, İlâhî hükme uygun hüküm verme kudretinin bahşedilmesi. Yalnız namaz kılmak için Mescid-i Aksa’yı kastedip gelenlerin analarından doğdukları gibi günahsız hâle gelmeleri. Allahü teâlâ bunlardan ilk ikisini Süleyman aleyhisselama vermiştir. Üçüncü dileğinin de kabul edilmiş olmasını umarım.” Babasının temelini attığı, Kudüs’teki Mescid-i Aksa’yı yapmaya devâm etti.Yedi senede pek sanatkârâne bir şekilde tamamladı. Daha sonra, Kudüs’te büyük bir saray inşâ etmeye başlayıp, on üç senede tamamladı. Bu binâların yapımı sırasında insanlardan ve cinlerden pekçoğu Süleyman aleyhisselamın emrinde çalışmışlardı. Süleyman aleyhisselam, Akabe Körfezinden Fırat kenarına kadar, kırk sene adâletle hüküm sürdü. Diğer hükümdârlar da kendisine bağlılıklarını bildirdiler.   Kur’ân-ı kerîmde Sebe’ sûresi 14. âyette bildirilmektedir.Süleyman aleyhisselam her yere hükmettiğinden, zamânında herkes îmân etmiş, yeryüzünde pek az îmânsız kimse kalmıştı.Vefâtından sonra, İsrailoğullarının arasındaki birlik bozuldu, iki ayrı devlete bölünüp doğru yoldan ayrıldılar. Sonra da onlara doğru yolu göstermek üzere, İlyas ve Elyesa aleyhimesselâm peygamber olarak gönderildiler.  Süleyman aleyhisselam, Mescid-i Aksa’ya Musa aleyhisselamdan beri nesilden nesile geçerek gelen, Tevrat’ın içinde bulunduğu Ahid Sandığını(Tâbût-i Sekîneyi) koydu. Çünkü Musa aleyhisselam, ümmetinin âlimlerinden, Tevrat’ın Ahid Sandığına konularak muhâfaza edilmesini istemişti. Bu durum Mescid-i Aksa’nın Buhtunnasar tarafından yıkılmasına kadar devâm etti. Buhtunnasar, Kudüs’ü alınca, şehri yakıp yıktı. Mescid-i Aksa’da bulunan altın, gümüş ve diğer mücevherleri alıp Bâbil’e götürdü. Buhtunnasar’ın Kudüs’ü yağmalaması esnâsında, hakîkî Tevrat ve Zebur yakılıp yok edildi. Muhtelif kimselerin hatırlarında kalan âyetlerini yazmaları netîcesinde, Tevrat isminde birbirlerini tutmayan çeşitli risâleler ortaya çıktı. Mîlâddan yaklaşık dört yüz sene evvel yaşamış olan Azra bunları topladı ve şimdiki Ahd-i Atîk’teki Tevrat’ı yazdı” Bu gün Mescidi-Aksa’da İsrail kendi  yıkılmış kadim medeniyetlerini arıyor, ancak bulamayacaklardır. Ve her saltanatın bir sonu vardır. Kalın sağlıcakla. (,derlenmiştir)