Ebu  cehil,  cehlin    babası, Allah   Resulüne  (sav)    galiz,  çok  ağır   sözler  ve   hakaretler   savuran,  azılı   din  düşmanı. Resulullah   (sav)   Peygamber   olduğunu   ilan   etmeye   başladığında,  insanları  küfürden   imana, cehaletten  ilme, zulümden  adalete ,  kısaca   dünya  ve  ahiret    saadetine  davet  ettiğinde  o’na   mani  olmaya  çalışmış,  her  türlü  engel  olma  yollarına   baş  vurmuştur.  Ebu  cehil,  bir  gün  kendi  ile  birlik  olanları  toplayıp,  Peygamberimizi  (sav)  kastederek ; “ Ben  o’nun   elinden,  ancak  o’nu  öldürürsem   kurtulurum.  Eğer  siz  de  bana   yardımcı  olursanız,  bir  gün  o  namaz  kılarken  elime  bir  taş  alıp,  o’nun  kafasına  vurup  öldüreceğim  dedi”. Yanında  ki  kafirlerde   kendisine  yardım  edeceklerine  söz  verdiler. Bir  gün  Peygamberimiz  (asv)   namaz  kılarken ,  Ebu  cehil  eline  bir  taş  alıp  o’na  doğru  yürümeye   başladı. Yaklaştığında  birden  rengi  değişti  titreyerek   geri  döndü. Kefirler,  o’na  şaşkın  şaşkın  bakarak  niçin   taşı  vurmadan    geri  döndün  dediler.  O da ,  o’nun  yanına  yaklaştığımda  öyle  hırçın  bir  deve  ile   karşılaştım  ki,  ömrümde  öyle  heybetli  bir    deve  ne   gördüm  nede  işittim  dedi. Biraz   daha  yaklaşsam   mutlaka  o  deve  beni  öldürecekti  dedi.  Cebrail  (as)   bu  olayı  Peygamberimize  haber   vermiş. Peygamberimizde; “ Eğer   o  biraz  daha  yaklaşsaydı   o   o’nu   mutlaka   öldürürdü”.  Buyurmuştur.  Yine  bir  gün   Ebu  cehil, Allah   Resulü     için;  Eğer   ben  o’nu   namaz  kılarken   görürsem,  gidip,  o’nun  başına  ayağımla  basacağım  dedi. Bir  gün  dediğini   yapmaya  giderken,  daha  o’na   yaklaşmadan eliyle  yüzlerini   tutarak   geri  geri  kaçmaya   başladı. Kafirler,  o’nun  o  halini   görünce   neden   geri   döndüğünü   sordular. O  da ;  Onunla ,  benim  aramda   öyle  bir  ateş  kuyusu   meydana  geldi, Zebaniler  sanki   bana  hücum  ediyorlardı,  Dedi.  Bu  gibi  işkence  ve  zulümler   artınca   Peygamberimiz(sav)   Müslümanlara   Medineye   hicret   etmelerine   izin  vermiştir. Bundan   sonra  Mekke de yaşlılar, Peygamberimiz,  hazret-i  Ebu  Bekir, hazret-i  Ali  hasta  ve  ihtiyarlar  kalmıştı.  Peygamberimizin  demedineye  gitme  ihtimalini   düşünerek,  müşriklerin  ileri gelenleriDar’un-  Nedve de  toplanarak, sinsice  bir  plan  hazırladılar.  Başlarında  yine  Ebu  cehil  vardı.  Oradakilere;  Her  kabileden  güçlü   iki  kişi   seçelim.  Ellerinde  kılıçları   ile  Muhammed’in   üzerine  saldırsınlar dedi. O’nu  öldürüp   kanını  döksünler diye  emir  verdi. Böylece  diyete  razı olurlar  bizde  diyeti   verir  bunlardan   kurtuluruz  dediler.  Allah   bunların  planını  boşa  çıkardı. Hicretin  ikinci  yılında   Bedir  harbi  çıktı. Bu harpte, afra  hatunun   iki  oğlu  muaz  ve  muavvez   kardeşler  Ebu  cehli   savaş  sırasında   yaraladılar,  yerde  iken   öldü   sanıncaya  kadar  kılıçladılar. Bedir   savaşı  sonunda, bir  ara  Resul-i  ekrem  efendimiz; Ebu  cehil   nerede  kim  gidip  bakar dedi. Gidip  o’nu  ölüp  ölmediğini bir   araştırın  buyurdu. Bunu  üzerine  Abdullah  bin  Mes’ud ,  Ebu  cehli   aramaya gitti  ve  o’nu   yaralı  halde  buldu.  Boynuna   ayağını  basıp   sakalından   çekti.  Ey  koyun  çobanı  Allah   seni  hor  ve  hakir  etsin,  sen çıkılması  zor  bir   ve  sarp  bir  yere   çıkmışsın, sen  bana  bugün   zafer  ve  galibiyetin  hangi  tarafta  olduğunu  haber  ver  dedi. Ebu  cehlin  miğferini  çıkardı  ve  seni  öldüreceğim dedi. O  da,  sen  dedi  bu  kavmin  ulusunu  öldürenlerin  ilki  değilsin   fakat  beni   öldürmen  bana   çok  ağır  gelecek   dedi. Hiç  olmaz  ise   başımı   güğsüme   yakın   yerden  keste  başım  biraz  heybetli   görünsün  dedi.  O  halde  bile  küfrün,  gurur  ve  kibrin   insanı    ne  hale  getir  diğinin   kötü  bir  örneğini   ortaya   koymuştur.  İşte  kibir   ve  enaniyet, kendini beğenme  insanı  ne  hale  getiriyor  yukarda   görüldüğü  gibi.Zamanımızda  da  dine  karşı  bayrak  açan, dinle  mücadele  eden, Müslümanlara   cephe  alan    kendini  beğenmiş  mütekebbirler, cehlin  dibinde  olanlar  azımsanmayacak  kadar  çoktur. Kendi  kendine  dini  esasları  yeniden  yorumlamaya  çalışan aymazlarında  boy  gösterdiğini  müşahede  ediyoruz.İslam- Türk  tarihinde Hiç  bir   zaman   küfür   galip   gelmemiştir. Sonu  da   mutlaka    perişan  olmuşlardır. İnşallah   zamanımızın  Mütekebbirleri, zalimlaeri, katilleri, ülkemin  huzurunu   bozanları   ve  onların  iş  birlikçilerinin    sonu  da  hüsran   ve  perişan  olacaktır. Küfür  devam   eder  ama   zulüm   devam  etmez.  Yaşasın   zalimler   için  cehennem.  Rabbül    alemine   emanet    olun. Ahmet  OĞUZ