Olmayınca ihlâs edeb, Neylesin medrese mektep, Ne kadar âlim olsa da, Yine merkep, yine merkep (Yunus Emre) Az edep, çok ilme tercih edilir(Şirazi) Yazıma insan fıtratında ya mayasında bulunan edep kelimesini anlatan iki güzel söz ile başladım. Sadece insan değil, diğer canlılarda fıtrat üzerine yaratılmış. Çoğumuzda da bu fıtrat yeterince vardır. Ancak, hayasızlığı meslek edinenler zaman içerisinde bu hasleti kaybederler. Çünkü bir insan Allah’tan korktuğu sürece hayalıdır, edeplidir… Belki de oruçlu günler fıtratından ayrılmak üzere olan müminleri fabrika ayarlarına dönmesi için bir fırsat ortamı oluşturuyor bu yönü ile düşündüğümüzde, hayatımızda samimiyet(ihlas) varsa,  anlamı vardır… Diğer canlılardan da bazı örnekler vereyim. Yılan'ın fıtratında 'zehirlemek" vardır. Bayram öncesi dostum İbrahim Gülsü, okuduğu kitaplardan elde ettiği tespitlerden birini benimle paylaştı, " Adamın biri, serin havalarda yılanı oynatır, sihirbazlık yaparmış. Bu böyle devam ederken, havalar ısınmış, yılan tabi ki hareketlenmiş ve yılan sahibini sokmuş,  adam kızmış o da ne kızıyorsun, benim fıtratımda insanları sokmak vardır.  Akreplerde öyle değil mi?  Hatta kimi insanlar da böyledir,  gücü elinde tutanlar, etrafına bakış açısı değişir.  Makam, mevki, servet, kadın v.s  kimi insanı değiştiriyor değil mi? Dr. Ali Daşçı da, geçen haftaki yazısında, öküzlerin fıtratından bahsetmiş. “Öküzler genelde birbirlerine düşmanca tavır takınır ve kendi aralarında kavgaları hiç eksik olmaz. Buna karşın, dağdaki öküz grupları, çobansız dağda kalma becerisi gösterirler. Kendi aralarında sürekli kavgalaşan öküzler, bir düşman karşısında kıç kıça verip birlik olur ve düşmanı savarlar. Böyle yapmadıkları takdirde yok olacaklarını içgüdüsel olarak bilirler. Dışarıdan yapılan saldırılar kitleyi yalnızca kuvvetlendirmeye yarar.   DÜŞMAN ÜRETMEK Kitleleri ayakta tutmanın en kestirme yolu, onları, ortak bir düşman etrafında toplamaktır. Düşmanı olmayan kitle yaşayamaz. Düşman, kitleleri birleştirmede tutkal görevi üstlenir. Bu nedenle iktidarların vazgeçemeyecek olduğu yol, düşmanlarını diri tutmaktır. Büyüme hedefinde olan kitlenin toplumsal bir zararı pek bulunmaz. Ne var ki, baskı ve zulüm dolayısıyla kendi içine kapanan kitle, her an patlamaya hazırdır. Suya set çekilince yatağını doldurana kadar sakincedir, ama yatağı dolduktan sonra önündeki setleri yıkıp gider. Bir kitlenin en çarpıcı özelliklerinden biri zulme uğramış olma duygusudur. Bu duygu, çoğu zaman uzun vadeli, kendine düşman ilan ettiği iktidar veya gruplara karşı sinsice propagandasını yürütür ve kendi yandaşlarını “kin”lerinde diri tutmaya çalışır. “Düşmanlar” ne yaparlarsa yapsınlar; sert ya da ılımlı, haşin ya da yumuşak, her şeyin değişmez bir art niyetten, kitleyi açık ya da sinsi bir biçimde yok etmeye yönelik kasıtlı bir niyetten kaynaklandığı yorumu yapılacaktır. İktidarlar, kısa hedeflerle kitleleri heyecanlandırabilirler; ancak(milletin istem ve taleplerini) ayakta tutamazlar. Ortaya koyacak oldukları hedef ne kadar uzak olursa, hedefin kalıcılığına duyulan ümit o kadar fazla olur. Ani olarak inançlar yasaklanırsa, bu durumda onun müntesipleri intikamlarını dünyevileşerek ve gaddarlaşarak alırlar. Yaptıkları zulümlere de inançlarından destek bulmaya çalışırlar. Değişmediklerini söylerler, fakat çok değişmişlerdir. İnsanoğlu eğitilmediği sürece kindardır, zalimdir ve intikamcıdır. Kitlelerin varlığı büyümeleriyle doğru orantılı olarak gelişir. Bu nedenle yoğun olmaları kaçınılmazdır. Kitleyi büyüten çığlıklardır; fakat bu çığlıklar kendiliğinden olmalıdır; spor arenalarındaki çığlıklar gibi. Çığlık, aynı zamanda kitlenin de deşarjıdır, tuvalet ihtiyacını karşılamasıdır. İktidardakiler, iktidarlarını korumak için kitlelerin her meclisinde bulunmak veya adam bulundurmak zorundadırlar. Onların heyecanlarını, beklentilerini, amaçlarını, planlarını; gelecekle ilgili düşüncelerini anında kontrol etmek zorundadırlar. Devlet, kitleleri kontrol edebilen en üst kurum (kitle) dur. Sonunda insan davranışlarını iyi okuyabilen ve bunlara çözüm üretebilenler ayakta kalır. Bir de zamanın ruhunu iyi değerlendirebilenler, zamana karşı ayakta durmasını başarır.” Hocam, cevap yerine oturdu mu? Kalın sağlıcakla.