Kendisi de emekli bir öğretmen olan ve Haber 7’deki yazıları ile birçok eğitimcinin dikkatini çeken D.Ali Taşçı, (30.07.2021 tarihli yazısında)"Çocuğumu okula versem mi, vermesem mi?" noktasına geliniyor! Başlıkla bir yazı kaleme aldı. O yazıyı okuyucularım hemen benimle paylaştı ve hocamın düşüncelerini katılıp katılmadığımı sordular. Bize de bu yazıyı kaleme almak kaldı.

İsterseniz hocamda bazı değerlendirmeleri size aktarıp, artından da şu ABD ile İsmet İnönü döneminde yapılmış Fulbrilght  Anlaşmasından çekilmemiz gerektiği ile ilgili görüşlerimi yazayım.

Taşçı hocam diyor ki; “ Kör bir kuyuya düşmüş gibi bir halimiz var.  İnşallah yakın zamanda bir kervan geçer de Mısır’a varırız…

“Ekonomik problem var” diye kimse bağırıp çağırmasın. Hayatımda ilk kez karşılaştım; neye mi? Bayram sonrası İstanbul’dan Rize’ye geldim. Geliş yolu pek dolu değildi; fakat dönüş yolu, yani büyük şehirlere tatilcilerin dönüşü kelimenin tam anlamıyla korkunçtu! Hiç mübalağa etmiyorum; Rize’den İstanbul’a kadar yoğun bir trafik vardı. Dedim ya, ben bu yaşıma kadar böylesini görmemiştim.

“Mutfak yanıyor” diyenler aldanıyor; yanan şey kalplerdir, kabaran şeyler de nefisler. Nefs doymuyor, ilahlaşmak istiyor; bunun için de savaşmaya hazır.

Yine bu yaşıma kadar bu denli bir fıtrat sapmasına tanık olmadım. En güzel yıllarım Avrupa’da geçti, oralarda da bu kadar kaba sapmaya rastlamadım.

Yarım asra yaklaşan eğitimciliğimi gözden geçiriyorum; insanın bu kadar çukurlaştığına da şahit olmadım. Hemen “bu iktidar!” hükmünü vermeyin. Bu iktidara gelene kadar o kadar söylenecek söz vardır ki, ne yazmakla biter, ne söylemekle.

MANEVİYAT İHMAL EDİLDİ

Geçen yazımda kısaca değindim, kutuplara buğday ekildi, ruh açlığımız bundan. Bu “eğitim sistemi”yle çocuklarımızın fıtratında mündemiç/ içkin bulunan Allah kavramını çaldılar. Dünyada da buna benzer şeyler var, ama oralarda köklerini muhafaza ettiklerinden ayakta durmayı becerebiliyorlar. Kökümüzü kökünden sökmeye çalıştılar…

Ailelerinden çocukları çalındı. Çocuklarından “ahiret” duygusu çalındı. Çalındı, çalındı…

Şimdi olup bitenlere bakıyoruz; “hikmet, irfan, meveddet, şecaat, kanaat, fütüvvet, merhamet…” gibi kavramlarımız tarih oldu; zaten anlamlarını da bilen yok. Uydurdukları sözcüklerde bir tane metafizik kavram yok. Sonsuzu çalınan çocuklar feveran ediyor!

Hani “milli duygu, vatan severlik, yerlilik..” gibi kavramlar verecektik. Okullara gidip bir dinleyin çocukları, en zekilerinin hayali Avrupa’ya kapağı atmak. Tatmin edemiyorsunuz onları. Ya diğerleri? Kısa yoldan zengin olup tatil beldelerinde nefs sortileri yapmak! Emeksiz para kazanmak demek, haram yemek demektir. Siz çocuklarınıza helal/ haram kavramı verdiniz de mi onlar almadı?

 Artık patlama noktasına gelmek üzereyiz. Çocuklarımızı okula verdik, ee sonra?”

Sonrasını soruyor ya hocam, sonrası şu anda evdeki evlatlarımızın durumuna bakıp cevabını verebilirsiniz.

Eğer evlatlarımızın aldığı eğitim, sizi, toplumu, devleti memnun ediyorsa, sorun yok. Ama şikayetiniz varsa ki var, şahsen 30 yıldır yazıyorum. Bu ülkede eğitim yok, biraz öğretim var. Eğer eğitim olsaydı, bu günkü sosyal, ekonomik sorunlarla karşılaşmazdık. Bir de ahiret hayatımız yok oluyor ki, eriyip gidiyoruz.

Evet hocam der ki yazısının sonunda : “Fıtratında içkin bulunan Allah kavramı çalınıyor ve içi ilahlarla doldurularak evlerine gönderiliyor. Çocuğuma Allah’ı hatırlatmayan hiçbir şey ilim değildir. Çocuğumu Allah ile tanıştırmayan hiçbir eğitim de eğitim değildir ve Allah ile tanıştırmayan öğretmen de vebalden kurtulamaz.

Ben ve bütün halkım acilen bu eğitim sistemi düzeltilmeli, hatta kökten değiştirilmeli ve ABD ve AB ülkeleriyle bu konuda yapılan anlaşmalar gözden geçirilmeli. Yani bu ülkeler bize müttefik mi ki, onlarla anlaşmalarımızı devam ettirelim.

Ülkemin gerçeklerini biliyorum ama eğer nesilleri kaybedersek, her şeyi kaybederiz, bakın her yıl milyonlarca üniversiteli işsizler ordusu yetiştiriyoruz, bu böyle gitmez!

Şahsen hükümetten tek beklentim var, eğitim sistemini düzeltin ölene kadar size oy vermeye söz veriyorum. Bu kadar!