“Geçmişi iyibilip, geleceğe sağlam basmalıyız.”Şeyh Edebali

 

Okullar açıldı, şükürlerolsun.  En büyük sorunumuz olan cehalet daha azalacak. Yani doğrularlabuluşup, eğrilerden ve yanlışlardan uzaklaşacağız.  Peki, biz bunu başarabiliyormuyuz? Biraz açalım.

Eğitimde amaca ulaşmakiçin başarıya odaklı, tarihi, kültürü, toplumsaldeğerleri öne çıkartan bir sisteme dönüyoruz. Biz batılı değerlerle örtüşendeğil, kendi değerlerimizi barışık bir nesil hazırlıyoruz. Çünkü kendi kültürünedüşkan, kendi tarihi ile kavgalı, tamamen batı dostu bir gençlikle bir yerevarılmaz,  ancak statükocu, batıcı, taklitçi, tek tipçi seküler eğitimprogramının batılı anlamda pozitif bilimsel birtakım ilaveler yapılarakdevamını isteyenler olduğunu da görmekteyimz. Şeyh Edebali ne diyor; Geçmişiiyi bilip, geleceğe sağlam basmalıyız.  

Bunları niçin yazıyorum?Hala sık sık yazdığım özümüzde var olan TAKVA MEDENİYETİNİN ne olduğunuanlamadığını yazıp çizen okurlarımız var, çok şükür bunlar şehrimiz insanıdeğil bunlar. Ama kısaca yine yazayım, bahsettiğim medeniyet çağdaşmedeniyetlerinde üzerinde olup, yaptığı her işi Yaratan’ın rızasına uygunyapanların var olduğu, güven toplumu diye tanımlayabiliriz. İşte böyle birmedeniyet ise bizim öz değerlerimizi öne çıkartır ve iyiliği, çalışmayı ortakpayda olarak kabul eder….

 

 

NASIL BİR NESİL

Aslında özlenen nesildenönce, bu nesle rehberlik yapacak, ebeveyn, öğretmen ve müfredatı ön plandatutmak gerek. Geçtiğimi hafta sonunda bu alanda yazılmış harika bir tespitokudum, yazarımız; “Araştıran, sorgulayan, akıl yürüten, özgür ve analitikdüşünen, gözlem ve deneye dayalı eğitim alan ve bilgi üreten, farklılıklarıobjektif bir şekilde yansıtan özgün bir metodolojiye sahip” eğitim müfredatınaihtiyacı vardı. Farklılık yoksa özgürlük de yoktur. Farklı bilgi sermayesinesahip değilsek tercih seçeneğimizde yok demektir. “Bilgi sahibi olunmadan fikirsahibi olunmaz.” Zira sistemin esasında “akletme, düşünme, ders alma, gelişme”yoksa başarılı sonuçlar almanız da mümkün değildir….”

Mehmet Doğan hafta sonubu bağlamda kalema aldığı  yazısının son kısmında bu hedeflere ulaşmakiçin der ki; “Eğitim ve öğretimde ne anlattığınızdan ziyade ne anlaşıldığıönemlidir.  “TÜİK’in 2016 yılı yetişkin eğitim verilerine göre; Türkiye’de18-24 yaş arası gençlerin %52’si bir örgün ya da yaygın eğitim kurumuna devametmiyor. Bunların büyük kısmı lise ve kısmen de üniversiteden terk. Sebeplerbirbirlerinden farklı olmakla birlikte, önemli olan azımsanmayacak kadar büyükrakam ve ciddi bir problemle karşı karşıya olduğumuzdur.  

 

İDARECİ VEÖĞRETMENLERDEN BEKLENENLER

İdareci ve öğretmenarkadaşlarımız, önemli olan çocuklarımızın; kimlik, kişilik, karakter,estetik, kibarlık, hakkaniyet, adalet, şeffaflık, dürüstlük ve başarıkazanmalarına katkı sağlamaktır. Bu toplumun geleceği gençliğimizdir. Gençliğimizinve geleceğimizin heba edilmemesi adına azami gayret göstermeliyiz. Bu çabanınöznesi idareci, öğretmen, veli ve öğrencilerimizdir. “Şayet bir şeyin öznesideğilseniz, nesnesi olursunuz.”

İyi ve deneyimli biridareci ve öğretmen “kendilerine yapılan takdir, teşekkür, teklif vetenkitleri” samimiyet ve iyi niyet yaklaşımı olarak değerlendirmelidir.”

Doğan’ın önerilerindevelilere pek yer verilmemiş, isterseniz bu konuya da bir başka yazımda elealayım.

Şimdi bütün dışardangelen bu önerileri dikkate alan okullarımız yeni eğitim yılına hazır, el eleverip, çocuklarımız geleceği için üstün bir gayret ile çalışma zamanı.

Çünkü insan için ancakçalıştığının karşılığı vardır.

İşte bahsettiğim takvamedeniyeti bunu istiyor, zira insanı düzelmeyen bir toplum düzelmez. Yoksabizler yine sorunlar içinde ezilip dururuz.

Yazıya devam edeceğim.

Kalın sağlıcakla.