Merhaba değerlidostlarım. Bu mübarek Cuma gününde sizlerle güzel şeyler üzerine sohbet etmekisterdim ama, maalesef ülkemiz çok zor bir dönemden geçmekte.

Cumhurbaşkanımızınsöylediği gibi birileri bizi dolarla hizaya getirmek istiyor. Ancakatalarımızdan şöyle bir söz gelmiştir günümüze, “İnsanı asıl yaralayan dostunettikleridir” Burada ki dost ifadesini aslında dost olmadığımız ancak günün hersaatinde yan yana iç içe beraber yaşadığımız kendi menfaatini vatan, millet,devlet, ve halkından üstte tutan fırsat düşkünü şerefsizler için kullandım.

İki aya yakınsüredir döviz ülkemizin ekonomik gerçekleri ile örtüşmeyecek bir şekildesürekli artan bir seyir izliyor. Bir süre dövizdeki bu hareketliliğin anasebebinin Amerika ve dışarıdaki işbirlikçilerinin hem psikolojik hem deekonomik olarak manipülatif girişimleri olduğunu düşünüyorduk. Ancak nehazindir ki son günlerde yaşadığımız ve özellikle alt gelir grubunu çok kötüetkileyen dövizdeki hareketliliğin sebebinin özellikle bir noktadan sonraiçimizdeki paraya tapanların dövize olan yoğun talebi olduğu ortaya çıkmayabaşladı. Kendimi kurtarayım da ülkeme ve insanlarıma ne olursa olsunanlayışındaki bedbahtların yükselen trende rağmen hemen hemen her konuşmasındadövizleri bozdurma çağrısı yapan Cumhurbaşkanımıza rağmen dövize hücum etmeleriizah edilebilir bir durum mudur?

Dövize hücumederek ülkenin makro ekonomik dengelerini alt üst eden bu zavallılar bununlayetinmeyip yüksek düzeyden aldıkları dövizin riskini ürettikleri ya da alıpsattıkları ürünlere fahiş zam yaparak ülkemize bir darba daha vuruyorlar.Ülkeyi yeniden döviz-faiz ve enflasyon kıskacına bilerek ve isteyerek yanitaammüden sokuyorlar.

“Bırakınızyapsınlar,Bırakınız geçsinler “ prensibi ile yetişen bu kesim maalesef sonotuz-kırk yılın neoliberal Amerikancı ekonomik sistemin istediği zaman manipüleetmek üzere kullanıma hazır kenarda bekleyen yerli işbirlikçilerdir. Yukarıdazikredilen ekonomik prensip  etrafındaşekillenen devlet örgütü de maalesef her zaman olduğu gibi olayları sadeceseyrediyor, bir şey yapmak istediğinde ya etkisiz ya da geç kalıyor.

Bugün yaşanan busüreç özellikle gelecek yılın Mart ayında yapılacak seçimlerde şu anda ülkeyiyönetenlere karşı bir tepki, seline dönüşürse kimse şaşırmasın. Toplum milliduruş kapsamında Cumhurbaşkanına sahip çıkmaya, Cumhurbaşkanını buolumsuzluklardan ayırmaya bir süre daha devam edebilir. Ancak bu da ilanihayeböyle sürmeyecektir.

Bu düşünceninreel bir dayanağı var mı diye sorulacak olursa, özellikle son günlerde farklıinsanlardan oluşan grupların sohbetlerinde şahit olduğum önemli bir hususuilgililerin dikkatine sunmak istiyorum. Bu grupları oluşturan insanlarınçoğunluğu daha önce defalarca Ak Partiye oy verdiklerini, ancak önümüzdekiyerel seçimlerde kesinlikle Ak Partiye oy vermeyeceklerini söylüyorlar. Çoğunungerekçesi son zamanlarda yaşanan ekonomik süreç ile Belediyelerle ilgilitoplumda hızla yayılan özellikle başkanlara yönelik hoş olmayan iddialarınartmaya başlaması.

Dost acısöylermiş. Benden söylemesi.

                                               ***

Gelelim toplumugeren, özellikle erkek seçmeni artık patlama noktasına getiren kadınlarlailgili mevcut iktidarın uygulamalarına.

Birkaç hafta önceAk Partinin kadın kurultayı nedeniyle bilbordlara asılan bir afişi dikkatimiçekti. Afiş Türkiye ye “Güçlü kadın, Güçlü Türkiye” mesajı veriyordu. Kadınseçmenin Ak Parti için ne kadar önemli olduğunu bilen birisiyim. Kadınlarınerkeklere göre parti tutma ve oy verme konusunda çok daha fazla tutucu olduğusosyolojik bir gerçek. Ancak bir gerçek daha var ki o da insanlık tarihininhiçbir zaman diliminde hiçbir medeniyet tarafından kadına güç izafe edilmemiş,kadın tanımlanırken güç ibaresi kadınla beraber kullanılmamıştır. Bu durumdinler tarihi açısından da böyledir. Hadi eskilere fazla itibar etmeyelim.%99’u Müslüman olduğu iddia edilen bir ülkede yaşıyoruz. Kur’anda ya dasünnette kadına güç izafe edildiğine dair en küçük bir ibare var mıdır? Varsaeğer öğrenmek isterim. Yüce dinimiz kadını anne olarak yüceltmiş, bir çokhadisi şerifte Resulullah (s.a.v) zaruret olmadıkça Müslüman kadınlarınevlerinden çıkmamalarını tavsiyesi için,  o günle bugün farklı, bu tavsiye artıkuygulanabilir değildir mi diyelim.

Üç gün, üç ay, yada üç yıl. Evlendin boşandın. Ömür boyu nafaka ödemek zorundasın. Hani Müslümanbir toplumuz ya onun için söylüyorum. Cenabı Mevla Kur’an da çok açık birşekilde “Eğer kadınlarınızla anlaşamazsanız mehirlerini eksiksiz olarak veriponları boşlayabilirsiniz” diyor.  Peki Müslüman’agavur eziyeti niye.

Bir yandanmehirlerini verdiğiniz kadınlar izinsiz olarak evlerinden çıkamazlar denirken,kadınları hayatın içine sınırsızca çekme gayretlerine ne demeli.

Niye Arafat’tadua eden Diyanet işleri başkanı erkeklere hitaben kadınlarınıza iyi davranındiye tavsiyede bulunurken Allahın emri olan kocaya itaatı kadınlara hatırlatmagereği duymuyor?

Genelde kadınkonusu, özelde ise yerel yöneticilerin yetersiz oluşları önümüzdeki günlerinüzerinde çok konuşulacak hususları gibi geliyor.

Dilimizdöndüğünce ülkemiz ve şehrimiz için iyi şeylerin olması gayesiyle düşüncelerimipaylaşmaya devam edeceğim.

Sağlıcakla kalın.