Bir saniye sonrasına bile hükmedemediğimiz hayat, kontrolümüz dışında hızla akıp gitmeye devam ediyor. Bazı insanlar olgunlaşıyor, kendini geliştiriyor, vatana, millete ve insanlığa faydalı yeni başarılara ve buluşlara imza atıyor. Bazı insanlar ise yedisinde neyse yetmişine de aynı giriyor. Bir de dünya döndükçe dönen ve asla değişmeyen kavramlar var hayatımızda. ‘Ehil olmak’, ‘kıskançlık’ ve ‘fesatlık’ gibi. Bu kavramlar ilk insan Hazreti Adem ve Hazreti Havva’nın evlatları Habil ve Kabil ile dünyada var olmuş, bu gün hayatımızda olduğu gibi bundan sonra da karşımıza çıkmaya ve hayatımızda var olmaya devam edecektir. Bir işte yetkili olan, bir işi yapan, erbap olarak açıklıyor Türk Dil Kurumu ‘Ehil’ kelimesini. Dolayısıyla herhangi bir işten maksimum verim alınabilmesi için, o işin ‘ehil’ olan kişilere bırakılması gerekir. Zira işin nasıl yapılacağını, pratik yönlerini, detaylarını, kazanımlarının veya kayıplarının neler olacağını en iyi o işte ‘ehil olan’ kişiler bilir. Nitekim Kur’an-ı Kerimde ve hadis-i şeriflerde, işlerin ehil olana verilmesi yönünde emir ve tavsiyeler vardır. Cenabı Allah, Nisa Suresinin 58. ayetinde mealen, “Allah size, mutlaka emanetleri (işleri) ehli olanlara vermenizi ve insanlar arasında hükmettiğiniz zaman adaletle davranmanızı emreder” buyurmuştur. Peygamber efendimizin, “işi ehline verin” sözü ise dün olduğu gibi bu günün de en çok dikkate alınması gereken tavsiyelerinden sadece biridir. Peygamber efendimiz her işin ehline verilmesini tavsiye ederken, insanlara işlerinde başarılı olmanın yolunu da göstermiştir. “Emanete riayet etmek ve güzel ahlak sahibi olmak da ehil kişilerde olması gereken meziyetlerdir.” Türk Dil Kurumunun, “Bir kimse bir üstünlük gösterdiğinde veya sevilen birisinin, başkası ile ilgilendiği kanısına varıldığında takınılan olumsuz tutum, hasetlik” olarak açıkladığı ‘kıskançlık’ ise; kişisel ilişkilerde, sosyal hayatta, iş hayatında, siyasal alanda ve bilimde oldukça sık karşımıza çıkan bir kavramdır. Günlük yaşamımızda birçok alanda karşımıza çıkan kıskançlık kavramıyla, özellikle ikili yakın ilişkiler ile iş ve siyasal alanda sık sık karşı karşıya geliyoruz. Aynı çatı altında veya aynı topluluk içinde bulunduğu kişi veya kişilerin yeteneği ile kendinden ön plana çıkmasını kıskanan insanlar, öz güven eksikliği ve yetersizlik duygusundan dolayı bir süre sonra kendinin gözden düşeceği veya yok sayılacağı endişesi ile bulunduğu konumu kaybedeceği korkusu taşımaya başlarlar. Zamanla değersizlik, çaresizlik, öfke, mutsuzluk ve yalnızlık gibi duygulara kapılıp sağlıklı düşünme güdüsünü kaybeden bu kişiler, bir süre sonra kıskandığı kişilere karşı saygılarını da kaybederek onları gözden düşürmek ve saf dışı bırakmak için de her şeyi göze alabilirler. Kıskançlığın bundan sonrası ise ‘fesatlık’ tır. Herhangi bir konuda iyimser olmayan, kötü yorumlayan, karıştırıcı, arabozucu, toplumda karışıklık çıkaran ve bozguncu kimseler olarak karşımıza çıkar fesatlar. Cenabı Allah, Bakara Suresinin 11 ve 12. ayetinde mealen, Bunlara, “Yeryüzünde fesat çıkarmayın” denildiğinde, “Biz ancak ıslah edicileriz!” derler. “İyi bilin ki, onlar bozguncuların ta kendileridirler. Fakat farkında değildirler.” buyurmuştur. Rivayet edilir ki, günün birinde zengin bir adam köle pazarına köle almak için gider. Araya araya sonunda kendine bir köle bulur. Köle satıcısı, “Bu köle güçlü kuvvetlidir, her istediğini yapar fakat fesat bir kişiliği vardır” der. Adam, “Bir şey olmaz, onun fesatlığı bana dokunmaz” diyerek köleyi satın alır. Zamanla köle sahibine öyle bir güven verir ki, sahibi ona evladı gibi davranır. “Can çıkar, huy çıkmaz” kaidesi gereğince kölenin bir gün fesat damarı kabarır ve bir fitne çıkarmayı düşünür. Sahibinin evde olmadığı bir zamanda, sahibinin karısının yanına giderek, “Kocan seni başka bir kadınla aldatıyor. Yakında seni boşayıp onu alacak. Ama ben bu durumdan hem seni hem de kocanı kurtarabilirim. Sen bana kocanın sakalından birkaç tel getirirsen, ben bir büyü ile kocanı o kadından kurtarırım” der. Diğer taraftan da sahibinin yanına giderek, “Karın seni aldatıyor. Sen uykudayken seni öldürecek. Eğer inanmıyorsan eve git uyuma numarası yap, göreceksin ki seni öldürmeye yeltenecek” der. Adam kölesinin dediklerinin doğru olup olmadığını anlamak için eve giderek uyuma numarası yapar. Kadın da kocasının uyuduğunu zannederek elindeki bıçakla kocasının sakalından birkaç tel almak için yaklaştığında, kocası yerinden fırlayarak, elindeki bıçağı alır ve karısını öldürür. Kadının akrabaları gelip adamı öldürür. Adamın akrabaları da kadının akrabalarını öldürür. Bir “fitne” yüzünden iki büyük kabile birbirini bitirir. İşte fesatlık bu kadar tehlikelidir. Her üç kavramla aynı anda muhatap olanlar ise hiç kuşkusuz ‘Yöneticiler’ ve ‘Liderlerdir.’ Zira işi ehline verecek olanda, işini layığı ile yaptığı için kıskanılıp yıpratılmak istenen ehil kişilere sahip çıkacak olanda, fesatlara fırsat vermeyecek olanda yönetici ve liderdir. Ve son söz; bana dokunmayan yılan bin yaşasın felsefesi ile fesatlara pirim verenler, eninde sonunda o fitne yılanı sizi de sokacaktır. Nurettin DAL