Cizre’de 7 yıl öğretmenlik yapan büyük oğlumun Kahramanmaraş’a tayini çıktığı için, geçen hafta sonu 3 günlüğüne Cizre’ne Hz. Nuh’a (as) misafiri olduk ve bizi insanoğlunun ikinci babası çok ama çok sıcak karşıladı.

Hava sıcaklığı güneşte 47 dereceyi görürken, ilçe insanının samimi sıcaklığı ile rahatlayıverdik.

Öncelikle şunu ifade edeyim son 6 yılda El Cezire’yi tam 6 kat modernleşmiş gördüm. Yeni tip mimarisi, çevre düzenlemesi ile şehir kendindeki değişimi her alanda bizlere gösterdi. Hatta şunu söyleyebilirim, batı ile doğu insanının sosyal hayatında pek de farklılık kalmamış görüşüne vardım.

Neyse, ilk günü klima altında geçirdik, ikinci günün akşama Hz. Nuh(as) babamızı kabrinde ziyaret ettik.

Şehri Nuh diye de isimlendirilen bu şehirde önce Kırmızı Medreseye gittik, burada büyük bir restorasyon çalışması yapıldığını gördük. Sonra Nuh Cami içinde bulunan Nuh Türbesine girdik, nedendir bilinmez bir anda gözyaşlarını boğuldum. Sanki Medine’deydim Duamız ve Yasin’i Şerifi okuduktan sonra görevli geldi, türbeyi kapatacağını söyledi. Kendisinden de biraz bilgi aldık, meğer Cizre’ye varıp da bu türbeyi ziyaret etmezseniz, tekrar buralara yolunuz düşermiş. Halk böyle inanıyor, inşallah biz ziyaretimize rağmen kendisinin huzuruna tekrar çıkarız. Çünkü bir peygamberin huzurunda olmak çok güzeldi! Allah şefaatine nail eylesin!

Tabi Nuh(as) yakınındayken, insan biraz da O’nun dönemine gidiyor ve sonra da tufanı hatırlıyor…

DEVLET ELİ DEĞDİĞİ BELLİ OLUYOR

Cizre ve Şırnak bir zamanlar terör ile anılan iki belde idi, özellikle çukur olaylarını hatırlarsanız, o dönem yöre halkı çok kötü bir dönem geçirdi. Sonra’dan anlıyoruz ki, ülkemiz 15 Temmuz hadisesi ile bölünmek istenmiş. Gördük ki PKK’yı maşa olarak kullanan ABD ülkemizi bölüp, BOP ’culara teslim edecekmiş!

O yılları unutmayan Şaban isimli rehberimiz, bize terörün yöreye ne kadar büyük sıkıntılar verdiğini detaylı anlattı. İbretle o genç kardeşimiz bize olayları anlattı. Bu arada kendisine de teşekkür ediyorum. O kadar ki insanlığın hala yeryüzünde devam ettiğine şahitlik ettik.

Halk devletini gördüğüm kadarı ile çok seviyor, şu anda ki huzur da devlet huzuru sağlamış, büyük okullar, gösterişle devlet daireleri, parklar v.b. Her yönü ile Cizre’ye devlet eli değmiş.

Özellikle güvenlik tam sağlanmış, halk devlete minnettarlığını açık açık söylüyor. Dev marketler zinciri her yerde, sosyal yaşam öylesine zengin…

Son dönemde işler iyi diyenler de var, tabi ki şikâyet edenlerde olacak.

Ev sahibi yanımıza kadar gelerek mutlaka yemek yememiz gerektiğini söyleyince teşekkür ettim. Ancak kırılırım deyince, çayını içtik.

Bu yöre insanı hala Anadolu geleneklerine sım sıkı bağlı, ikramı seviyorlar, biliyorsunuz ikram peygamberin sünneti, davete icap etmek ise sünnet, kıramıyorsunuz çay, kahve; Eyvallah El Cezire insanlarına.

Son gündeyiz artık döneceğiz Cuma, namazı kılmadan yolculuk yapılmaz. Eren Camine yolumuz düşüyor. 3 katlı, benimle beraber 1500 kişi camide ancak 15 kişide maske var. Namazda imam hatip hem Kürtçe hem de Türkçe hutbe okuyor, işlediği konu çok ilginçti. Nefisle cihat.

Sonra yolculuk başlıyor, 675 kilometrelik yol o kadar düzgün ki, biraz Şanlıurfa ve Gaziantep yollarında yoğunluk vardı o kadar. Yol boyu verimli arazilere ikinci ürün olarak Mısır ekilmiş, sulak arazide ürünler adam boyu büyümüş. Sonra Fıstık ve Zeytin bahçeleri dikkatimi çekti. Maşallah dedim ve Rahmetli Özal’ı andım. İyi ki o zaman GAP projesini hayata geçirmiş, bölgeye hayat vermiş o su. Tekrar Allah razı olsun diyerek dua ettik kendilerine.

Değerli dostlar gezmek hayattan sayılmaz imiş, gerçekten doğu da batı da bizim ülkemiz. Bu ülke üzerinde emelleri olanlar var, birlik gerek.

Öyle Kürt- Türk ayrımını da kabul etmiyorum.

Allah doğu halkından da batı halkından da razı olsun diyor, yazımı sonlandırıyorum.

Kalın sağlıcakla.

Ha bu arada resimlerle El Cezire, Nuh Tufanı konularında bir yazı dizisi yapacağım inşallah, bekleyin.