“Öyleyse, şimdiki kader-i İlahi ve kısmetimize razı olmalıyız ki, bize parlak bir istikbal, ecnebilere müşevveş bir mazi düşmüş!”(Bediüzzaman) Dünkü yazımda Muhammed İkbal’in; “İslam dünyasının yaşadığı sıkıntılara ve içinde bulundukları çıkmazlara bakıyor ve şöyle diyorum; “ Müslümanlardan kaçıp, Müslümanlığa sığındım” tespiti ile girmiş. Bediüzzaman’ın ümmetin sorunları ve çıkış ile ilgili olarak da; “ Bizim düşmanımız cehalet, zaruret, ihtilaftır. Bu üç düşmana karşı, sanat, ma’rifet, ittifak silahıyla cihadedeceğiz!”sözleriyle tamamlamıştım. Yazımıza genelde olumlu tepkiler vardı, ancak konuyu biraz daha açmamız, detaylandırmamız gerektiği rica edildi. Bunun üzerine Bediüzzaman’ın Hutbe-i Şamiyesini de aktarma gereği hasıl oldu. Üstadhutbesi'nde Avrupalıların ilerlemelerinin ve bizim geri kalmamızın sebebinin altı temel hastalık olduğunu belirterek teşhis ve tedavileride önermiş.
TEŞHİS Hutbe-i Şamiyede, Müslümanların psikolojisini ve İslam aleminin sosyal hayatını gözlemleyerek temel altı hastalık şöyle sıralanmış. Birincisi: Ye’sin, ümitsizliğin içimizde hayat bulup dirilmesi. İkincisi: Sıdkın hayat-ı içtimaiye-i siyasiyede ölmesi.(Doğru yaşam ve dürüstlük v.b) Üçüncüsü: Adavete muhabbet. (Haddi aşmak, haksızlığa yönelmek) Dördüncüsü: Ehl-i imanı birbirine bağlayan nurani rabıtaları bilmemek.(Vahdet bilinci oluşturamama) Beşincisi: Çeşit çeşit sari hastalıklar gibi intişar eden istibdat.(fikirlere baskı v.s) Altıncısı: Menfaat-i şahsiyesine himmeti hasretmek.(Şahsi menfaatlerini öncelik) Bu altı dehşetli hastalığın ilacını da, bir tıp fakültesi hükmünde, hayat-ı içtimaiyemize, eczahane-i Kur’aniye’den ders aldığım “altı kelime” ile beyan ediyorum. Mualecenin esasları, onları biliyorum. Birinci Kelime: “El-emel.” Yani, rahmet-i İlahiyeye kuvvetli ümit beslemek. Evet, ben kendi hesabıma aldığım dersime binaen, ey İslam cemaati, müjde veriyorum ki: Şimdiki alem-i İslamın saadet-i dünyeviyesi, bahusus Osmanlıların saadeti ve bilhassa İslamın terakkisi onların intibahıyla olan Arabın saadetinin fecr-i sadıkının emareleri inkişafa başlıyor. Ve saadet güneşinin de çıkması yakınlaşmış…” der ve ümitsizliğin inancımızda olmadığını belirtir ve dersine devam eder.
TEDAVİ; “ÜMİDİ YİTİRME, İSTİŞARE ET!” Bediüzzaman, 100 yıl önce tespit ettiği ve bugün de hala altına imza atılan bu altı hastalığa karşı ilaçlarını, reçetelerini de kendi üslübuyla şöyle ortaya koyar: “El emel.” Yani, rahmet-i İlahiden kuvvetli ümit beslemek.
Eğer biz İslam ahlakını ve olgunluğunu hayatımızın her safhasında uygulasak, sair dinlerin tabileri de İslam'a girerler. Kur'an bize; “Aklına bak. Neden bakmıyorsunuz? İbret almıyorsunuz? Bil! Meşveret et!” der. Bu hitaplar bizim içindir. Sıdk ve doğruluk içtimai hayatımızın temelini teşkil eder. Riyakarlık, yalancılık, dalkavukluk alçakça bir yalancılıktır. Evet, her söylediğin doğru olmalı; fakat her doğruyu söylemek doğru değildir. Her söylediğin hak olmalı; fakat her hakkı söylemeye senin hakkın yok. Muhabbete en layık şey muhabbettir. Ve husumete en layık sıfat husumettir. Biz muhabbet fedaileriyiz; husumete vaktimiz yok!“ Bediüzzaman Said Nursi'nin, bir asır önce çağın problemlerine merhem olarak sunduğu Hutbeyi Şamiye aslında hepimizin ezberleyip, çözüme yönelik kendimiz gayret içinde olmalıyız. Ama Said Nursi'nin Hicri 1329'da, yani 100 yıl önce Doğu'nun ve insanlığın sorunlarıyla ilgili yaptığı tespitler ve ortaya koyduğu çözüm önerilerinde hiçbir değişiklik olmayışı da düşündürücü! Eğer bunları yaparsak
, işte müjde! “İstikbal, yalnız ve yalnız İslamiyetin olacak. Ve hakim, hakaik-i Kur’aniye ve imaniye olacak. Öyleyse, şimdiki kader-i İlahi ve kısmetimize razı olmalıyız ki, bize parlak bir istikbal, ecnebilere müşevveş bir mazi düşmüştür!DiyenÜstad şu müjdeyi de verir; ŞU İSTİKBAL İNKILÂBÂTI İÇİNDE EN GÜR SEDÂ İSLAM’IN SEDÂSI OLACAKTIR Hüküm ise Allah’ındır.(cc) Kalın sağlıcakla.