Bugün bir hikâye denemesi ile karşınıza çıkmak istedim. Farklı bir şey olsun… Ahmet okulda öğretmeninden, Kutlu Doğum Haftasının yapılacağını duyunca kendisinin de bir şeyler yapması gerektiğini düşündü! Ancak aklına hiçbir şey gelmiyordu. Akşam olduğunda konuyu annesine açtı. Sonra yatağına geçti, düşündü, düşündü yine ne yapacağına karar verememişti. Dua ederek, sağına döndü ve uyumaya çalıştı… Rüyasında nur yüzlü, yumuşak sesli, güzel kokulu, kadife gibi eliyle saçlarını seven birisini görmüştü. Sabah kalktığında olup bitenleri anlamaya çalıştı, o nur yüzlü insanın kendisine; “ Kalk namazını kıl, en güzel hediye bu olur!” dediğini hatırladı. Kalktı, öğretmeninin anlattığı gibi abdestini aldı, namazını kıldı. Sonra duasını topladı, bu arada babası odaya geldiğinde, gördüklerine çok şaşırmıştı! Ancak belli etmedi. Ahmet, babasına gördüğü rüyayı anlatmak istedi, sonra rüyasında gördüğü nur yüzlü insanın Peygamberimiz(sav) olabileceği ihtimali karşısında sustu… Babası, hala şaşkınlığını atamamıştı, durumu annesine söylemişti. Anne ve baba çocuklarının küçük yaşta namaza başlamasından büyük mutluluk duymuşlardı. O’na babası Efendiler efendisinin ismini vermişlerdi, her zaman çocuklarının güzel ahlaklı olması için Allah’a(cc) yalvarmışlardı. Ahmet okuluna gittiğinde, öğretmenin ve arkadaşlarının düşüncesini de sordu, her biri ayrı güzel fikirler verdiler. O gün nedense zaman çok çabuk geçmişti. Yatsı Namazından önce derslerini yapmış, namazdan hemen sonra da uykusu gelmişti. Duasını yapıp, yatağına uzandı. O nur yüzlü insan, yine rüyasına girmiş, yine başını okşayarak, kalkıp namaz kılmasını söylemişti. Birden ter içinde uyandı, odasına mis gibi kokular yayılmıştı, sanki gül bahçesindeydi, etrafına baktı kimse yoktu, bu arada sabah ezanını da okunuyordu, O rüyasında gördüğü kişi, sanki hala odasındaydı. Besmele çekerek kalktı, abdestini alıp sabah namazını huşu ile kıldı. Kur’an-ı hocasından öğrendiği şekilde iki sayfa okudu. O an yapacağı şeye karar vermişti. Efendimizi(sav) anmak, ancak onun izinde gitmekle mümkün olacaktı. Ahmet o günden sonra namazlarını bırakmadı, Efendimizin ; “Size iki emanet bırakıyorum, birincisi Kur’ana sımsıkı sarılın, ikincisi sünnetimden ayrılmayın” emri üzerine yaşadı ve kurtuluşa erenlerden oldu” Hadi kalın sağlıcakla.