Cuma sabahı, Kur’an dinleyeyim istedim, internete girdik, genelde Diyanet’in sitesini tercih ediyordum, çünkü orada hem Kur’an okunuyor, hem de tefsir ve meal yer alıyor. Cami Akademi diye bir bölüm gördüm, girdim ilk yazı, “Sıfırlanmak istediniz mi hiç?” başlıkla bir yazı. Dikkatimi çekti, sizlerle paylaşmak istedim. Biliyorsunuz, çoğu elektronik cihazlarda fabrika ayarlarına geri dön bölümü vardır. Acaba insan da kirlenmişlikler içinden çıkıp, günahlardan sıyrılıp tekrar anasından doğduğu gibi olabilir mi? Sorusunu kendime yönettim. İsterseniz, önce bu kısa yazıyı paylaşalım: “Sıfırlamak ne kadar çok anlam içeriyor. Kimi ölümü kimi soyutlanmayı, kimi baştan başlamayı, kimi tevbe etmeyi geçirmiştir aklından. Harezmî’nin bulduğu sıfır için matematiğin anahtarı, çıkmazların çözümü deniyor. Ve Sıfır, cebirde şekil olarak sonsuzluğu ifade ediyor. Sıfır yokluk iken, varlık aleminde nasıl oluyor da ebediyeti temsil eder? Sıfır; İnce ayar subliminal tevazu dersi veriyor anlayana.   TEK KULLANIMLIK BİR HAYAT Sen kendini bu dünyanın menfaat hesaplarında sıfırlarsan, soldaki basamak değeri yüksek olan haneye verecek “Elde Var“ın olmasa bile; sen sonsuzlukta var olacaksın. Seni şeytan çarpmışa döndürmek için, sağına soluna yüksek değerleri (×) ile koysalar da; sen daima vakar ile sıfırı tercih edip: “Ben yokum! Hiçim, sıfırım.” diyeceksin. Ve hiç olduğunu kabul ettiğin anda açılacak sana arzın kapıları, semavâttaki meleklerin kanatları. Düşün; sonsuz olan geçmiş ve gelecek; var oluşun iki gizemli tarihi… İki sıfırı koyarsan yanyana(00) gene sonsuzluk (∞) hakikat yurdunda… Hiç olduğunun idraki ile yol alırsa insan bu alemde; sabavetten gençliğe, gençlikten ihtiyarlığa, ihtiyarlıktan kabre, kabirden haşre, haşirden ebede kadar yolculuğunun maksadının, yoksunluğu ve acizliği için olduğunu anlar ve fark eder farkını. Sen sıfır olmaya bak, dünya senin kalbini bölmesin (÷), onun sistemine, senden bir katma değer olmasın. Onun hesabında toplanma(+), senin ruhunu çarpıp büyümesin, iradeni kullanırsan dünya senden bir şey eksiltemez (−)… Unutma matematiğin kurallarını Tek Kanun Sahibi koydu. Yasalar senin bitmeyecek yükselişin için; ve O isterse; eksiler artı olur, olmazlar olur. Yaşamın, yalnızca Cemalullah’a muhatap olmak için tek kullanımlık bir hayat…”   BEDİÜZZAMAN DER Kİ “Ey nefsim! Kalbim gibi ağla ve bağır ve de ki; Faniyim fani olanı istemem. Acizim aciz olanı istemem. Rulunu Rahman’a teslim eyledim, gayr istemem. İsterim, fakat bir yar-ı baki isterim. Zerreyim, fakat bir şems-i sermed isterim. Hiç ender hiçim, fakat bu mevcudatı umumen isterim…” Yunusumuz, Mevlanamız, Bediüzzamanımız, Hoca Ahmet Yesevimiz, onların pirleri hepsi hiçliğinin farkında olmuş, fani olduklarının farkında olarak yaşamışlar ve bizlere yaşamları itibarı ile örnek olmuşlar. Gelelim asrımız insanına, yani bizlere, acaba bizler tekrar fabrika ayarlarına dönebilir miyiz? Yoksa, çağımız şartlarına uyup, kendimizi olduğumuz gibi kabul edip, virüslerimizle yaşamaya devam mı edeceğiz? Fabrika ayarlarına dönmek öyle kolay değil, diğer programları da silmek zorunda kalırsınız, bence virüsleri temizlemek daha doğru olur. Öyleyse biz yazımızı Cevşen’in şu duasıyla bitirelim; “ Ya İlahena! Rabbimiz Sensin, Çünkü biz abdiz. Nefsimizin terbiyesinden aciziz. Demek bizi terbiye eden Sensin! Hem sensin Halık, Çünkü biz mahlukuz, yapılıyoruz. Hem Rezzak Sensin, çünkü biz rızka muhtaçız, ellerimiz yetişmiyor. Demek bizi yapan ve rızkımızı veren Sensin. Hem Sensin Malik, çünkü biz memlükuz. Bizden başkası bizde tasarruf ediliyor. Demek Malikimiz Sensin, hem Sen  Azizsin ve azamet sahibisin. Biz zilletimize bakıyoruz, üstümüzde bir izzet cilveleri var. Demek Senin izzetinin ayinesiyiz… Sonuç olarak O’na(cc) sığınmaktan, af dilemekten, secde etmekten başka çaremiz yok. Yarabbi kusurlarımıza affet ve bizi kendine kul, Efendimize ümmet et. Amin. Hadi kalın sağlıcakla.