Osmanlı ile hep övünmüşümdür, büyük bir devlet, muhteşem bir imparatorluk ancak her millet gibi onlarda önce kurulmuş(doğmuş), sonra yükselmiş(büyümüş) ve sonunda gerileyip yıkılmıştır(ölmüş).
Öyle ya her milletin bir ömrü vardır. Bu büyük imparatorlukta olduğu gibi bu devletimizde yapılan birçok yanlışlıktan dolayı tarih sahnesinden silinmiştir. Zaten bedene bir kurt girmeye görsün, o kurt içinde onu yavaş yavaş kemirir ve yıkar.
İşte bugün Osmanlı ekonomi sistemini yıkan ‘büyük ekonomik kurtlardan’ biri olan faizin nasıl ve kimler tarafından Osmanlı ekonomisine sokulduğunu, kimlerin engel olmak istediğini ve bunların başlarına gelenleri sizlere belgelerle aktarmak istiyorum.
Faiz illetinin şu anda ülkemiz de dahil birçok ülkenin baş belası olduğunu daha önce yazmıştım. Toplumları borçlandırmak ve ardından da kendi isteklerini onlara dayatmak, sonra da diz çöktürmek bugünün meselesi olmadığını bu yazıdan sonra daha iyi anlayacaksınız.
Allah’ın şiddetle yasakladığı ve büyük günahlardan olan riba çok eski dönemlerden beri gelmekte olduğunu duymuşsunuzdur. Özellikle Efendimizden önceki cahiliye döneminde bu çok yaygınlaşmıştı. Hatta Ebu Cehil ve arkadaşları, Efendimize emirlik(yöneticilik) vaat etmişler fakat yönetimdeki rantlarına(faize) karışmamasını istemişlerdi.
Prof. Dr. Mete Gündoğan, cahiliye dönemde kız çocuklarının diri diri kuyuya atılmasında faizin de büyük etkisi olduğunu, borcunu ödeyemeyen kişilerden kız çocuklarını vermeleri istendiğini, buna hazmedemeyen borçluların da çocuklarını diri diri kuyuya bu nedenle attıklarını belirtir. Neyse biz Osmanlı’da ilk defa faizin nasıl ve kimler tarafından yaygınlaştırılmaya çalışıldığı konusuna geçelim.
TÜRK DEVLETİNİN VESAYET ALTINA GİRİŞ SERÜVENİ
Bu günkü kaynağımız Murat Bahadır Akkoyunlu ve Orhan Efe Özenç’in birlikte kaleme aldığı: “Küresel Çeteye İnfaz, Kökten Siyasi Çözümleme” kitabında ki (S.203)’de ‘Türk Devletinin Vesayet Altına Giriş Serüveni’ başlıkla yazısını aynen yazıyorum: “… Devletler, özellikle de başta Osmanlı olmak üzere bizim devletlerimizin neden ve nasıl vesayet altına girecek duruma gelirler veya geldiler?
Vesayetin en görünen, yanı dış(zahiri) sebebi, eğitimin ve dinin yozlaştırılmasıdır. Hem Selçuklu ’da hem de Osmanlı’da bu adımlardan ilki, yani ilk iş, bilinin medreseden dışlanması, medrese tedrisatından yok edilmesi olmuştur. İkincisi, Ebussuud uygulamalarının devlet yönetimine ve aklına hâkim olması, devletin faizciliğe başlamasıdır. (Not birincisi insanı bozuyor yani eğitim sistemi, ikincisi ekonomiyi bozarken, çöküş başlıyor.)
DEVLETLERİMİZDE FAİZCİLİĞİN KÖKENİ
Yukardaki yazıyı devletimizde faizciliğin kökeni başlıklı yazı ile yazarlarımız şöyle devam ediyorlar: “Tarih boyunca var olan faizcilik, ‘banko’ (banka) kurmak suretiyle Şambala tarafından kurumsallaştırılmaya başlanmış bir adettir. Şeyhülislamlığın devletin bütün ilmiye sınıfının resmi mercii haline geldiği dönemin meşhur şeyhülislamı Ebussuud da aynı zihniyetin mensubu olduğu için kurduğu para vakıflarıyla devlet kademesinde faizciliği yerleştirmiştir. Hazineye para kazandırma ihtiyacı baş gösterdiğinden devlet adına, devletin bekası için yapılıyorsa, elbet faydalı ve doğrudur ve devlet ile din eşdeğerdir; din, devleti meşru kılma aracıdır, bu yüzden kutsaldır” algısıyla İtalyan tefeciler banka gibi çalıştırılmıştır!”
Bu görüşlere o zaman karşı çıkan Çivizade Muhyiddin Efendi ve İmam-ı Birgivi Mehmet Efendi de her ne hikmetse aniden ölmüşlerdir…”(s. 204-205)
Bu konuya devam edeceğim, ancak şunu bilmeliyiz ki, faiz üzerinden ülkeleri sömüren, kanını emen küresel elitlerle mücadele etmek o kadar da kolay değil. Ancak, halkımız şu faiz illetine karşı biraz uyanık olması gerek. Biz toplum olarak faiz kullanarak ticaretimizi devam ettirmeyi sürdürürsek, bilinsin ki emperyalistlerde ayakta kalmaya ve kanımızı emmeye devam edeceklerdir.
Ortada bir suçlu varsa, o da bizim helal ve harama ayırmayışımızdan kaynaklanmaktadır diyor, selam ve hürmetlerimi iletiyorum.
Kalın sağlıcakla.