Öncelikle bir eğitim yılının, ilk yarısını başarıya tamamlayan tüm eğitim ordumuza hayırlı tatiller diliyorum. Konumuz, insanların ve toplumların farkını fark ettirmeleri, inancına ve ülküsüne göre bir yaşam sürdürmeleri gerektiği üzerine olacak.
Bizim inancımızda, susmak ibadettir. Bu nedenle ya susacağız ya da hayırlı bir konu hakkında konuşacağız.
Bu durumda konuşmamak, konuşmamaktan(gereksiz yere) daha iyi olduğu için de atalarımız: “ Söz gümüş ise sukut altındır!” demişlerdir.
Aslında yazmak da böyledir. Sorumluluk gerektirir, bir yanlış konuyu yazarsınız bundan dolayı da başınız belaya girip, günahının altında da kalabilirsiniz. Ancak, yazmak(iyiyiği yaymak amacı ile) susmaktan daha evladır. Çünkü yüce dinimiz, insanlara iyiliği emredip, kötülükten vazgeçirmemizi istiyor…
Ancak bazen de susmamanız gerekiyor. Haksızlık karşısında susan da dilsiz şeytan oluyor. Demek ki, ne yaparsak yapalım, Allah için en doğru davranışı sergilemeemiz gerekiyor.
Bunun için ister konuşalım, istersek susalım, yerini ve şeklini doğru belirlememiz gerekiyor. Bediüzzaman buyurur ki; “ Herdoğruyu her yerde konuşma!” Bunun nedeni ise söylediğin doğruları karşınızdaki hazmedemeyebilir…
SÖZÜN DİŞİSİ SEÇMEK GEREK
Öncelikle belirteyim ki, kendi doğru yolda olmayan,doğruları yaşammayan bir insanın doğru konuşmaya; yani öğüt vermeye gücü yetmez. Zaten tesirli de olmaz…
Gelelim ana konuya, önceki gün bir arkadaşımız, oğluna bir başka dostumuzun kızını istemiş; aileler arasında bu olaydan sonra sıkıntı olmuş. Aslında kızı babası kızını vermek istemiyor ama yok da diyemiyor çünkü ortaklıkları söz konusu. Bir yanda kızının geleceği, diğer yanda para durumu, bilirsiniz. Ne yapsın, çıkış yolu arıyor. Bizi danışıldı, acizane kızının görüşünü aldıktan sonra, yine vermeme kararı çıkarsa, konuyu kırmadan dökmeden bir hikaye ile anlatmasının uygun olacağını söyledim.
Adamcağız ne yapsın, kendisi de benzer bir hikaye anlatmış ortağına, sonra da bu işin olmayacağını ima etmiş.
CEHALET BİZE YAKIŞMIYOR
Ama yine olmamış, damat evi israrcı kıza alacağız diyorlar, kız ise varmak istemiyor. Konu yine bize döndü dolaşta, çıkış yolu istendi.
Konuyu cami imam hatibi ile konuştuk, çıkış yolu aradık, akşam namazından sonra bir çay içtik durumu hocamız detaylı ve örnekleri ile damat olacak beyefendiye anlattık. Çok şükür, iki tarafından kalbi kırılmadan sorun çözüldu….
Şunu söylemek istiyorum. Biz Müslümanlar, kendi dinimizi iyi bilmeli, kalp kırmamalı, doğru yaşamalı, doğru metodlarla hareket etmeliyiz.
Halk olarak madem ki Müslümanız, diğer toplumlardan daha temiz, daha düzenli, daha çalışkan, daha daha daha ‘en iyi’ olmalıyız.
Müslüman aynı zamanda gönül insanıdır.
Müslüman bilgi insandır, cehalete kapalıdır.
Ama, dinimizin cahili olduğunuz için(yani dinimizi tam bilmediğimiz için) hep yanlış yapıyoruz, çünkü doğru ölçüyü bilmediğimiz için yanlış ölçekler kullanıyoruz.
Bir örnek verelim, Cenab-ı Allah: “Alış verişleri belgelendirin!” buyurur. Çoğumuz yapmayız…
Bakınız son günlerde, kadın cinayetleri konuşuluyor, ne kadar üzücü!
Oysa bir Müslüman bir cana kıydığında, tüm canlara kıymış gibi günaha girer. Ama adam ölçüyü bilmiyorsa, ölçeği kaçırıyor. Sosyal patlamalar yaşanıyor.
Ha! Kimi zamanda kimi basın yayın organları bu olayları özellikle kaşıyarak, aile müessesesinde büyük yaralar açmayı hedefliyorlar. Çocuklarımızı evliliklerden soğutuyorlar. Demek ki, dinimizi ve değerlerimizi topluma en doğru kaynaktan, en doğru yaşayan insanlar ile ulaştırmamız gerekiyor…
Kalın sağlıcakla.