Fıtrat ile ilgili ön bilgileri son iki yazımda ortaya koymuştum. Fıtrat bir nevi Yaratan’ın koyduğu kanunlar diye düşündüğümüzde, bu kanunlar genetiği değiştirilmiş ürünler üzerinden yapılınca, doğal olarak insanoğlu da bozuldu!

Bu konuya açalım: “Günümüzde ekilebilir alanların marjinal sınırına gelinmesi, klasik ıslah çalışmalarından elde edilen verimlilik artışı, artan Dünya nüfusunun temel gıda ihtiyaçlarının karşılanmasına yetmemektedir. Bu nedenlerle, bitki ıslah çalışmalarında yeni teknolojilerin kullanılması gündeme gelmiştir. Dünya’da giderek artan gıda ihtiyacını karşılamak ve açlık sorununa çare bulmak için karşımıza “Genetiği Değiştirilmiş Organizmalar (GDO)” kavramı çıkmaktadır. Gen değişikliği tarım, sağlık, gıda endüstrisi gibi pek çok alanda kullanılıyor. 1996 yılından itibaren GDO’lu tarımsal ürünlerin dünya ticaretine girmesiyle birlikte GDO’lar hakkında giderek artan biçimde tartışmalar devam etmektedir. Neden mi? O halde işin biraz da teknik boyutunu ortaya koyalım, değil mi?

Akıl almaz bir hızla ilerleyen gen teknolojisi artık sadece bir araştırma alanıolmaktan çıkıp sağlıktan tükettiğimiz besinlere, kullandığımız eşyalardanevcil hayvanlarımıza kadar birçok alanda gündelik hayatımıza girmiştir. (Girmez olaydı!)

Neyse…

EN ÖNEMLİ MADDE

Genteknolojisinin en ses getiren meyvesi genetiği değiştirilmiş organizmalar tümdünyanın gündeminin baş maddesi olmayı sürdürmektedir. Tam da şimdi, bilim insanlarının ne dediğine isterseniz bir bakalım.

Bu makalede bizesas olaraktükettiğimiz besinleri ele almaktayız ve bu alanda kullanılan genteknolojisini teknik, toplum sağlığına olan etkileri ve sosyoekonomik boyutlarıylabirlikte irdelemeyi hedeflemekteyiz. Şimdi bu konuda farklı düşünceleri de ortaya koyalım:

“Genetiği değiştirilmiş organizmalarhakkındaki olumlu görüşler; bu teknolojinin daha fazla üretim yolunu açacağı,besinlerin besleyici değerini arttırarak dünyanın birçok yerindeki açlık sorununave kötü beslenmeye çözüm getireceği, bazı besinlerin alerjik özelliklerinin ortadankaldırılacağı, besinlere eklenecek öğelerle hastalıklara karşı kolayca bağışıklamasağlanacağı ve üretim maliyetlerinin düşürülerek toplumda birçok kesimin besinekolayca ulaşabilmesinin sağlanacağı şeklindedir. Olumsuz görüşler ise, genteknolojisi ile üretilen besinlerin, toplumda görülen alerjik reaksiyonları artıracağı,zararlı etkileriolabileceği, antibiyotiklere dirençli mikroorganizmaların kısasürede gelişeceği, ekolojik açıdan zaman içinde dünyadaki genetik çeşitliliğiazaltacağı, ekonomik açıdan dışa bağımlılığı da artıracağı ve özellikle küçükçiftçilerin bundan zarar göreceğini ileri sürmektedirler. Gen teknolojisinin oldukçayeni olması ve çok hızlı gelişmesi nedeniyle ileri sürülen bütün görüşleri kesinolarak ispatlayacak kadar yeterli bilimsel veri bulunmamaktadır. Zaman içindekigözlemler ve araştırmalar bu alana daha iyi ışık tutacaktır. (Kaynak Türki Biyo/Kimya Dergisi)

SÖYLENECEK ÇOK SÖZ VAR

Şimdi bilim insanlarına ve araştırmalara saygım vardır ancak, görünen köy kılavuz istemez diye de bir söz vardır. Dünyanın son yarım asrına aklımız ermekte, değişimleri görüyoruz. Bizim çocukluğumuzda bir defa bu kadar hastalık yoktu. Örneğin kanser, şeker, tansiyon hastalıkları.

Bu hastalıklar nereden çıktı, sonra doğum oranları düştü, yani kör müyüz? Değişime gözünüzü kapatırsanız, böyle olumlu sonuçlar da ortaya koyabilirsiniz.

Bir velimi bir gün sınıfa çağırdım, tavuk çiftliğinin yöneticisi, bize GDO’lu yem yiyen tavukların nasıl büyütüldüğünü anlattı. Prof. Dr. Canan Karatay’ın dediği gibi, biz tavuk değil, tavuğa benzer yaratıklar yiyormuşuz! Yani.

O hoş kokulu domates, peynirimize ne oldu? İşte çok tüketelim hırsa ile bütün yaratılmışların fıtratını bozduk!

Peki iyi mi oldu? İnsanlık mutlu mu? Hep söylediğim gibi, bu işin arkasında olanlar var ya, büyük vebal taşıyorlar, hesabını da verecekler…

Kalın sağlıcakla.