İnsan yaşlandıkça toprağı daha fazla seviyor galiba; e ne de olsa topraktan geldik, toprağa gideceğiz. Aşık Veysel boşuna dememiş, “ Benim sadık yarim kara topraktır...!” Pazar, namaz sonrası bağdaydım, sessizliği seviyorum, kuş cıvıltıları huzur veriyor insana, yaprak sesleri, rüzgarla gelen yağmur, herşey şüküre götürüyor bizleri… Ağaçlara seviyorum, dikkatle onların gelişmelerini gözlemliyorum, meyvelerdeki tatlara kafa yoruyorum, yan yana gelmiş ağaçların her birinde farklı lezzetler var. Sanki toprağın altında fabrikalar ayrı ayrı çalışıyor… Sonra fıtratlarına yöneliyorum, değişmiyorlar. Ancak değişen bir şey var, hangi ağaçın yanına varıp baksanız, gübresini, suyunu ihtiyaçları kadar verseniz, verimleri artıyor ilgilendikçe… Şu fıtrat meselesini biraz açmak istiyorum; “Fıtrat, İslam dininde bir kavram, özellikle tasavvufta önemli bir yer tutar.Fıtrat kelimesi, “ilk yaratılış” manasına geliyor. Yani, mutlak yokluğun yarılarak, içinden varlığın çıkması şeklinde izah ediliyor. İbn Manzur, Lisânü'l-Arab adlı eserinde “fıtrat”ı şöyle tanımlar: Yaratılış, yapı, karakter, tabiat, mizaç, Peygamberlerin sünneti, Kâlb-i selim, adetullahtır. Sadece Allah’ı tanıma değil, belki genel manada din ve dini ayinleri tanıma da fıtridir
. İnsanın fıtratı sabit, payidar ve değişiklik kabul etmez. Ayrıca Rum suresinin 30. ayeti Fıtrat Ayeti olarak bilinmektedir. Ayrıca hilkat, tabii eğilim, hazır olmak, huy, cibilliyet, içgüdü, istidât gibi manalara da gelir. Terim olarak
fıtrat: "Allah Teâlâ'nın mahlûkatını kendisini bilip tanıyacak ve idrak edecek bir hal, bir kabiliyet üzere yaratmasıdır." Muhyiddin İbn Arabi ise “fıtrat” sözcüğüne "bir şey üzerine yaratılmak" mânâsı vermektedir.” (Vikipedi)Halkımız buna huy diyor, diyeceğim can çıkmayınca huy değişmez. FITRATA AYKIRI HAREKET ETMEK Fıtrata uymak, beden ve ruh sağlığımız için çok önemli olduğu gibi toplumda yapmak istediğimiz icraatlar ve ıslahatlar için de yine son derece önemlidir. Kanun-u fıtrat, çok geniş ve şümullüdür; sayılamayacak kadar şubeleri vardır. Birkaçını hatırlayalım: “Kâinatta iktisat hakimdir. Bir çekirdeğe, bir ağaç kadar yük yüklendiği gibi, bir ele binlerce görev verilmiştir. İsraf, fıtrata zıttır ve israf ekonomileri toplumu mahvederler. Kâinatta görev taksimi esastır. Her varlığın kendi görevini yapmasıyla kâinattaki umumî nizam ortaya çıkar. İnsanlar da ihtisaslaşmaya önem verdikleri ve görev taksimini gerçekleştirdikleri ölçüde, toplum hayatında nizam ve düzeni sağlarlar ve bundan verimlilik ve refah ortaya çıkar. Kâinatta yardımlaşma esastır. Bu esas, görev taksimiyle de yakından ilgilidir. Elementler arası yardımlaşmadan, küreler ve sistemler arasındaki büyük yardımlaşmalara kadar uzanan, insanın organları arasındaki yardımlaşma ile kendini açıkça gösteren ve insan ruhundaki “akıl, kalp, hafıza ve hisler arası işbirliği” ile en son noktasına varan bir yardımlaşma, bütün varlık âlemini kuşatmış gibidir. İnsanlar bu çok önemli esası toplum hayatına mal ettikleri ölçüde huzurlu olur, madden ve manen terakki ederler. Kâinatta nizam hakimdir. Dünyanın süratinden, kanın deveranına; ırmakların akışından, mevsimlerin gelip göçmesine; atmosferin kalınlığından, güneş ışığının hızına; organlarımızın şekillerinden büyüklüklerine, sayılarına ve yerlerine kadar her şey kader ile planlanmıştır. Kudret, bu kader planı üzere eşyayı yaratır ve idare eder.”(Prof. Dr. Alaattin Başar) İNSAN DEĞİŞMEZ Bu bilgilerden sonra insan fıtratı ve eğitimde başarı konusu akla geliyor. Yıllardır öğrencilerle iç içe olduk, gelişimlerini takip ettik. İnanın hiçbir öğrence değişmiyor. Yanlış anlaşılmasın, fıtratı değişmiyor. Baskın zekası, istidadı, ilgisi değişmiyor. Değişen var olan kabiliyetlerini artırabiliyorsunuz. Dolayısı ile biz eğitimciler çocuklarımızı iyi tanımamız gerekiyor. İlk yazdığım kitaba ‘TANI’ ismini bu nedenle vermiştim. Şunu söylemek istiyorum, fıtratı hesaba katmadan kurulmuş bir sistem, başarılı olmaz. Çünkü fıtrat bir nevi kanundur, adalettir, düzendir. Bilmem anlatabildim mi meramımı, eksikse bendendir. Kalın sağlıcakla.