Geçtiğimiz hafta içerisinde bir arkadaşım, gençlerin içinde bulunduğu durumu sorgulayan bir yazıma cevaben, bir yazı paylaştı. Yazıda gençler içinde bulundukları bunalım ve sıkıntılardan daha çok büyükleri suçlayarak, zaman şartları içerisinde gençlerin sorumluluklarını yerine getirdiğini, asıl büyüklerin kendilerini sorgulaması gerektiğini anlatıyordu.

Yazının son bölümünden kısa bir alıntı yapıp, sonra da değerlendirmemi yapmak istiyorum. Şöyle diyor genç kardeşimiz bize: “ Sizler dedelerinizin emanetine sahip çıksaydınız, bizde yarınları emanet olarak kabul ederdik belki. Ama şu durumda hiç emanet alacak durumumuz yok. Kusura bakmayın! Geçmişini unuttuduğunuz bir nesle, gelecekten ödev veremezsiniz. Bu yüzden aranızda “ Yeni nesil şöyle, yeni nesil böyle “ diye konuşup durmayı bırakın. “Senin yaşında Fatih İstanbul’u feth etti diyerek!” demogoji de yapmayın. Evet, 21 yaşındayım ama Fatih’in İstanbul’u feth ettiği yaşta değilim. Benim babam da 2. Murat değil, hocam da Akşemsettin değil. Zaten İstanbul’da artık Fatih’in fethettiği İstanbul değil”

Tam üç gündür bu yazıyı dönüp dönüp okuyorum. Galiba çocuklar haklı, çünkü bu toplum onları bu hale getirdi.

Anne ve baba, okulda öğretmen, camide hoca, ustalara, medya, aydınlar… Hepimiz bu çocuklardan sorumluyduk.

EMEK VERMEDEN ÜRÜN ALINMAZ

Bu ülkeden nesilleri heba ediyoruz gibi geliyor bana, çünkü sadece akademik başarıyı baz alıyor ve değer veriyoruz.

Bunu fark eden kimi vakıf ve dernekler önemli görevler düşüyor. Gerçi onlar da ciddi manada güven kaybına uğradılar.

Ama yine de içlerinde samimi olanlar var, işte bu samimi vakıf,dernek ve cemiyetlerin daha fazla çalışması gerekiyor. Bu arada hemen belirteyim, bu sivil toplum örgütleri de kontral altına alınmalı, bu genel kanaat…

Zaten iyi niyetle bu sivil örgütlerin gizli saklı bir amacı olmadığı için, kontrolden kaçmayacaklardır…

İşte bu dernekler kendilerine emanet edilen gençlere bazı manevi destekler da bulunmaları gerekiyor…

Geçtiğimiz günlerde bu bağlamda bir dost bir yazı paylaşmıştı o yazı da öneriler şöyle yer almıştı:

“Müslüman üniversite gençlerini himayelerine alan, onları sahiplenen bütün islamî sivil toplum kuruluşları büyük vebal altındadır…”

STK’nın onlara karşı vazifeleri vardır.

Onlara ilmihallerini doğru olarak öğretecekler.

Onlara İslam kültürü aşılayacaklar.

Onları yüksek seviyede genel kültürlü yapacaklar.

Onlara sanat, güzellik, estetik boyutu kazandıracaklar.

Onlara beş vakit namaz kıldıracaklar.

Onları İslam ahlakı ile ziynetlendirecekler.

Onları güçlü, vasıflı, üstün Müslümanlar olarak yetiştirecekler…

Genç yetiştirmek barınma, yeme içme imkânı sağlamak değildir. Yukarıda saydıklarım dikkate alınmalıdır.

Ellerinde imkân, hürriyet, fırsat olup da bu vazifeleri ve hizmetleri yapmayanlar sorumludur, büyük vebal altındadır…” diyordu

Evet, bu ülkede gençler üzerine oyun kurgulanıyor. Demek ki bu konuda boşluk bırakılmamalı, devletini, milletini, dinini, diyanetini, sorumluluklarını bilen bir gençlik için çalışmak gerekiyor.

Şunu da belirteyim artık bu zamanın gençliği farklı olacaktır. Dün dünde kaldı, bu gün yeni şeyler söylemek gerek! Diyen Mevlan’a gibi düşünülmeli ve dünün gençliğinden bu günün gençliği daha üstün ve faziletli olmalı. Gençlerde içinde bulundukları durumun sorumluluğunu büyüklere atmamalı. Onlar zor şartlar altında da olsa, yapması zorunlu olan sorumlulukları yapmak

durumundadır. Ahlaksa ahlak, çalışmak ise çalışmak, ibadet ise ibadet kimse kendi sorumluluğunu yerine getirmeli…

Peki kalın sağlıcakla.