Gençliğini  boş yere, zevki  sefa   içerisin de  tüketen  sonunda da  ah  çeken  birisi  şöyle  inlemeye  başlamış: “  Keşke   şu  gençliğim  bana  bir  gün  döne  bilse  bu  ihtiyarlığın  benim  başıma  neler  getirdiğini  ona  şikayet  edecektim” der.  Der  ama  gençlik  kuşu  artık  yuvadan  uçmuştur. Başka  alemlerde  tayarane,  uçmaya  başlamıştır. Bu  konuyu   Sadi   Şirazi  kendi  hayatından  bir  örnekle  şöyle  anlatmaktadır. Gençliğimde  bir gece  yaz  mevsimin de  yemişin  bol olduğu  bir  yerde  bir  kaç  arkadaş  oturup  sohbet  ediyorduk. Yüzlerimiz gün gibi taze  bül bül  gibi  şakıyorduk. Utanmayı  kaldırmış  gürültümüzle   etrafı  ayağa  kaldırmıştık.  Biraz  ilerde  gün görmüş  bir  ihtiyar  oturuyordu. Feleğin  cevriyle  saçının  gecesi  gündüz gibi  olmuştu. İçimizden  bir  genç  ihtiyarın  yanına  gitti ona:  “Babacığım , başını  gam yakasından  kaldır.  Gel  gençlerin  meclisine  bizimle  sen de  biraz  neşelen “dedi. Çok yaşamış  ihtiyar  başını  şöyle  yavaşça  kaldırdı. Hakimane  bir  eda  ile  şöyle dedi : “ Gül  bahçesinde  saba  yeli  estiği zaman  salınmak , genç  ağaçlara yakışır. Ekin  kısmı ,  yeşil  ve taze iken  salınır,  sarardı mı  kırılır. İlk baharda  kokulu  söğüt  yapraklanır; fakat  kocamış  ağaç kuru yapraklarını  döker. Bana artık  gençlerle  gezip  tozmak  yaraşmaz  çünkü  şakaklarımda  ihtiyarlık   sabahı  belirmiştir. Bu  sofra  şimdi sizindir, mübarek olsun. Biz  artık  yaşamadan   el  yuvduk ( el çektik)  . Başa  ihtiyarlık  tozu  çökünce , artık  gençlikte ki  zevk ve neşeyi bekleme. Binim  güçlü  kanadıma  kar yağdı. Bundan gayrı bana  bahçe temaşa  etmek  yakışmaz. Güzellik  sahibi  tavus  kuşu  salına salına  geze bilir ;  fakat  kanadı kopmuş , yolunmuş  doğandan  ne beklersin?  Benim  ekinim kemale erdi, biçme  vakti geldi  çattı. Sizin ise ekininiz yeni yeşeriyor. Bizim gülistanımızın  tazeliği  geçti. Solan güllerden  kim demet yapar? Şimdi  ben  deyneğe  dayanıyorum. Artık  hayata  dayanmak  benim  için  hatadır. Bir  ayak  üzerine  seksen  defa   sekmek  artık  gençlere  kalmıştır. Zavallı  ihtiyarlar  elleri ile tutmadan  yerinden  kalkamıyorlar. Bana  gençler gibi  eğlenmek değil , Günahlardan  utanıp  çocuklar gibi  ağlamak  yaraşır. Lokman  Hekim   ne  güzel  söylemiş : “  Hiç yaşamamak  , yıllarca   hata  içinde  yaşamaktan  daha  iyidir” der.  Evet  gençliğinde  ömür  sermayesini    boşa  tüketen   ihtiyarlığın da  çok ağlayacak  ama  iş  işten  geçmiş  olacak. “  Ne  mutlu   o  gençlere ki ;  gençliğin de  ihtiyarlar gibi  düşünüp  günahtan   kaçanlara, yazılklar  olsun o  ihtiyarlara ki ;  Kendini  gençler gibi  düşünüp  günahlara  dalanlara”.  Rabbim  gençlikte  ve  ihtiyarlıkta  ömrünün  kıymetini  bilip  istikamet  dairesinde  yaşayanlardan  eylesin. Kainat’ın  sahip   ve  yaratıcısına   emanet   olun.