Birinci Dünya Savaşı, İkinci Dünya Savaşı derken, şimdi Üçüncü Dünya Savaşı konuşuluyor. Tabi savaşlar eskisi gibi toplu, tüfekle yapılmıyor. Siz Rusya’nın ve öncesinde İsrail’in yaptığı bombalamalarına değil, esas ülkeleri kuşatan Sivil İşgal Ordularının yol açtığı tahribatlara dikkat edin. Hasan Erden’in bu konuda yazılmış harika bir kitabı var. İsmi SİVİL İŞGAL ORDULARI İÇİMİZDE. Daha önce bu kitabın ismini duyurmuştum, 500 sayfalık bir kitap, bende üçde birini okumuş bulunuyorum. Kitabı okurken, bazen büyük şaşkınlıklar ve hayretler içinde kalıyorum, vay be! Demekten kendimi alamıyorum. Bugün bi sivil işgal ordularından size AB ve ABD’nin medya üzerinden ülkemiz üzerindeki hedeflerinden alıntılar yapacağım. Araştırmacı Yazar Yılmaz Dikbaş, AB’nin basını nasıl kontrol ettiğini kitap şöyle anlatıyor; “ Avrupa Birliği Maast-richt’te Avrupa Gazetecilik Sistemini kurmuştur … AB bu merkezde ister, AB üye ülkelerinden ister AB dışından gelen gazetecileri ağırlayıp, onları Avrupa bütünleşmesi konusunda eğitmiştir. 2000 yılı itibarı ile bu sayı 7 bindir. Bu gazetecilerin beyni yıkanmaktadır.  İngiliz The Daily Telegraph’ın Editörü Charles Moere şöyle diyor; “ Brüksel’de akredite olmuş, 1200 gazeteci bulunmaktadır. Bunların çoğu yazacakları konuyu, Avrupa Komisyonunun her öğle vakti verdiği brigingde öğrenirler( s.196) Görüldüğü gibi AB lehine topyekün bir algı öperasyonu yapılabiliyor ve bu gazeteciler içinde Türk gazeteciler de vardır. Bunların ismini öğrendiğimde hiçde şaşırmadım aslındı. Kitapta, dünya medya devlerinin ülkemizde bazı televizyon, radyo ve gazetelere sahip olduğunu anlatıyor. Sonunda diyor ki, bu medya yalan yanlış haberler ile algı operasyonları yapıyor.   ABD’NİN GİZLİ GÜCÜ HOLLYWOOD Filim Yönetmeni Halit Refig anlatıyor(s199), 80 li yıllarda ABD’den Türkiye’ye şu mesaj verilmişti. Sinama bizim için hayati bir alandır. Eğer bunu sınırlandırırsanız, ilişkilerimizi yeniden gözden geçiririz!” The Arap News Yazarlarından Dr. Halid M. Batarafi’nin naklettiğine göre, Gandhi’nin yakın arkadaşı Jawahar Lal Nehru, yarım asır önce şöyle der; “ Amerika’nın karşısında, iki seçenekten birini tercih etmek gerekiyor. Ya Penegagon’un otoritesini kabul edip ökgürlüğümüzü beybedersiniz, yahut da Hollywood filmlerinin işgal etmesi arasında fark bulunmuyor. Özetle, Hollywood demek, Pentagon demekkiş, yani ABD ordusunun bir parçası… Sözü bağlıyorum, Ülkelerin kültürlerini, kimliklerini ve düşüncelerini yıkmakta ve Amerikan hayat anlayışını ve düşünceseni kitlere  benimsetmek amacı ile ABD bütün ülkelerde filmlerle beyin yıkıyor. Birkaç film ismi de vereyim, We Were Soldiers-Bir zamanlar askerdik filmi, Matrix, Yüzüklerin Efendisi,Harry Potter bunlardan. Şimdi yazar şu soruyu yönetmiş: “ Dilimizin, dinimizin, tarihimizin, örf ve ananemiz başka olmak üzere, değerlerimizi zedeleyecek propaganda unsunları taşıyan yayınların yurdumuzu girişi denetlenmekte midir? Soruyoruz çünkü bu filmler birer misyonerlik çalışmasının ürünüdür. KİMİ BENZİYORSANIZ ONDANSINIZ "Kim bir kavme (topluluğa) benzemeye çalışırsa o, onlardandır." (Ebu Davud, libas 4) Bu hadisi onlarda biliyorlar. Bundan olsa gerek, yaşantımızı beyin yıkama makinaları ile olmasa da, bu tip kültürel baskılarla islamdan uzaklaştırıyorlar. İsraf ediyoruz, yuvalarımız dağılıyor, çok yemek yiyerek obezite oluyoruz, terör oluyor, yolsuzluklar yaşanıyor v.s Bunlar İslam toplumunda olmaması gerekenler ama sivil işgal güçlerinin akıntısına katılan ümmet, onların oyuncağı olabiliyor… Aslında gözlerimiz açık gibi ama gönül penceremiz kapanmış, feraset sahibi insanlar yetiştiremiyoruz, sorun da burada. Onlar üzerlerine düşeni yapıyor, yüz yıllık planlar yapıyor, biz ise kendi kendimize dönemiyoruz. Bunun için yeni bir silkinişe ve ardından dirilişe ihtiyacımız var. Küfrün oyuncağı olmamak adına. Kalın sağlıcakla.