Bu yazıyı kaleme aldığım pazar sabahında, İzmir’deki 6.6’lık deprem sonrası 42 can kaybı, 896 yaralı olduğu televizyon kanallarında alt yazı ile aktarılıyordu. Öncelikle ölenlere rahmet, hastalarımıza şifalar diliyorum.

Bu esnada yol arkadaşım deprem ile ilgili enteresan bir mesaj paylaşmış, diyor ki; “6.6’lık depremi hepimiz hissettik, ölenlere üzüldük, kurtulanlara sevindik. Ancak şiddeti daha yüksek olan öyle depremler yaşıyoruz ki, fark etmiyoruz bile!”

Evet, doğru söylüyordu yol arkadaşım, bugün ailede deprem var, popüler kültür ile birlikte kaybettiğimiz bir nesil amaçsızlık, idealsizdik depremi yaşıyor.

Sonra cehalet depremi var, ekonomide tüketim çılgınlığı depremi yaşıyoruz, sonra eğitim de daha şiddetli depremler yaşanıyor ve kaybettiğimiz bir nesil orta yerde duruyor.

En önemlisi de ahiret hayatımızı yıkan bir manevi sarsıntı depremi yaşanıyor. Hile, yalan, tembellik, israf, faiz ve ben merkezli bir yaşam birer deprem değil mi?

CANLAR KURTARILDIKÇA SEVİNDİK

Evet hepiniz gibi bizde televizyon kanallarında canlı olarak İzmir Depremini izledik, dudaklarımızda dua, gözlerimizde yaşlar vardır. Kurtarma ekibinin gayretli çalışması, bakanların İzmir’de sorunları yerinde ve yakından takip etmesi, siyasilerin ve bakanların gayretlerini takdir ettik. Çünkü can kurtarıyorlardı hepsi de Allah razı olsun onlardan...

Bizim anlatmak istediğimizde tam da burası, can ve canlar önemli. Bütün bir nesli kurtarmak gerekiyor. Nesli kurtarmak, onların hem dünya hayatında hem de ahiret hayatında yüzlerinin gülmesi demek değil midir?

Neslin kurtarılması, ailenin huzurlu olması, gençliğin madde bağımlılığından uzak, sorumluluklarını bilmesi demek değil mi?

Neslin kurtarılması, onların ilgi ve istidatları doğrultusunda bir meslek sahibi olması demek değil mi?

Neslin kurtarılması demek, sağlıklı bir yaşam sürdürmek değil mi?

Peki şimdi soruyorum, bu ve benzer sosyal depremlerle nasıl mücadele edilecek?

SOSYAL DEPREMLER

Sosyal medya da yanlış ve yanlı haber paylaşımı yapanlar size göre ayrı bir sosyal yarayı açmıyor mu? Emniyet Genel Müdürlüğü (EGM), İzmir ve çevre illerde meydana gelen deprem üzerinden bölge halkına yönelik aşağılayıcı, tahkir ve tezyif edici paylaşımlarda bulunan 16 sosyal medya kullanıcısının tespit edildiğini, 3 kişinin gözaltına alındığını açıklamış. Yani ayıp değil mi? Günah değil mi? Bu yapılanlar.

Öncelikle belirtelim ki bu depremde suçlanacak biri varsa, işini bilim ve ahlak temelli yapmayan müteahhitlerdir. Çünkü yanındaki binalar yıkılmamış, sağlam duruyor. İşte bu çürük zihniyet sorgulanmalı. Üç kuruş fazla para kazanmak için, demirden ve çimentodan kaçırmayı maharet zenneden zihniyetin hangi eğitimi aldığı araştırılmalı.

Japonya’da 9 şiddetinde ki depremde kimse ölmüyor, bizde 6.6’lık depremde 50’ye yakın insanımız ölüyorsa, bunun nedeni düşünülmeli.

Evet, derim ki nesle önce insana saygı, yaptığı işi en iyi şekilde yapması gereken sorumluluk yüklenmeli. O insan ki, kimsenin olmadığı yerde bile beni Allah(cc) görür, demirden, kumdan, çimentodan kısacası malzemeden kaçırmam yanlış olur diyebilmeli.

Bugün ailede 10 şiddetinde deprem yok mu? Buna rağmen televizyonlarda aile müessesesini yıkmak için proje programlar yapılmıyor mu? Kardeşim aile dağılırsa toplum dağılır, Allah’tan korkun…

Bu işlerde sorumluluğu olanlar büyük vebal altındadır.

Şunu söylemek istiyorum, bütün depremlere karşı önlem alınmaz ise hep üzülürüz ve yıkılırız diyorum.

Bizden söylemesi.

Peki kalın sağlıcakla.