Bakara Suresinin hemen başında Rab’bimiz, “ Onların gözleri var görmez, kulakları var duymaz!” mealindeki ayeti ilk okuduğumda, insan nasıl görmez ya da duymaz diye düşünmüştüm. Son dönemde üst akılla ilgili araştırma yazılarını sizlerle paylaştım. Kayıp kardinali yazdım, gladyoyu, siyonizmiv.s didik didik araştırdım belgeleri ile okuyucularıma aktardım,  kör gözler görsün istedim, kimileri var ki hala bu yazdıklarımıza inanmak istemiyorlar.  Gerçekleri yazıyoruz ki, kalp gözleri açılsın. Bu adam Moon tarikati mensubu olan Kasım Gülek ile yakın ilişkisi olan bir insan. Zaten onun cenaze namazını da kendisi kıldırmıştır. Ondokuz Mayıs Üniversitesi İlahiyat Fakültesi’nden Prof. Dr. Mahmut Aydın Gülen'in Papa'nın emrinde olduğunu  belirterek  aynen şöyle yazıyor ; “Vatikan’ın emrinde bir figür: FETÖ” Aydın, Yeni Şafak'ta FETÖ’nün Batı’nın desteğini kazanmak için tedavüle soktuğu ‘dinler arası diyalog’ söylemini kaleme aldığı araştırma yazısında bakın neler anlatıyor! DÜNYAYI HIRİSTİYANLAŞTIRMA GİRİŞİMİ “Batılı kiliseler tarafından günün şartlarına uygun yeni bir misyon yöntemi olarak benimsenen “dinler arası diyalog” söylemi 28 Şubat sürecinde başta lideri Gülen olmak üzere tüm FETÖ/PDY yapılanmasının gündemine adeta bir can simidi olarak girmiştir. Bu süreçte Gülen önce Türkiye’de Ortodoks Fener Patriği Barthholomeos ve Ermeni Patriği II. Karekin ve dönemin İstanbul Başhahamı David Asea ile görüşmeler yapmış. 09 Şubat 1998’de de Vatikan’a giderek dönemin Papası II. John Paul ile görüşmüştür. Gülen bu görüşmede Papa’ya verdiği mektubun girişinde yer alan şu sözleriyle adeta kendi gerçek kimliğini ve sahip olduğu bu kimlik bağlamında da misyonunun ne olduğunu gözler önüne sermektedir. “Papa 6. Paul Cenapları tarafından başlatılan ve devam etmekte olan Dinler Arası Diyalog İçin Papalık Konseyi (PCID) misyonunun bir parçası olmak üzere burada bulunuyoruz. Bu misyonun tahakkuk edişini görmeyi arzu ediyoruz. En aciz bir şekilde hatta biraz cüretle, bu pek kıymetli hizmetinizi icra etme yolunda en mütevazı yardımlarımızı sunmak için size geldik.” Bu ifadeye FETÖ’nün milli iradeye karşı kalkıştığı senaryosu başta ABD olmak üzere Batı dünyasında yazılan, hain darbe girişimleri çerçevesinde bakıldığında Gülen’in bir üst akıl tarafından seçilerek İslam coğrafyasının imamesi olan Türkiye’yi bölüp parçalamakla görevlendirilen bir figür olduğu açıkça görülmektedir… İSLAM İNANCINI SULANDIRMA TOPLANTISI Nitekim Gülen, bu görüşmesinden kısa bir süre sonra Mart 1999’da Amerika’ya giderek oradan Papa’ya verdiği “Hristiyan misyonuna yardımcı olma” sözü çerçevesinde hem kiliselerin diyalog misyonuna hem de hegemonik güçlerin Türkiye üzerindeki emellerine hizmet etmeye devam etti… Batı’nın ürktüğü İslam imajının yerine kendisinin “ılımlı İslam” projesi kapsamında Müslümanlara karşı sert ancak gayrimüslimlere karşı son derece hoşgörülü ve diyalog kurulabilir bir İslam anlayışını yaygınlaştırmak için kolları sıvamak olmuştur. FETÖ/PDY yapılanması Diyalog Avrasya Platformu ve yayımladığı DA adlı dergi aracılığıyla Rusya, Orta Asya ve Kafkaslar’da dinler ve kültürler arası ilişkileri geliştirme adına konferanslar, paneller ve çeşitli sanat etkinlikleri düzenlemiştir. Bu örgüt özellikle Gülen’in Amerika’ya yerleşmesinden sonra kültür merkezleri, dinler arası diyalog enstitüleri, Rumi Forum gibi isimler altında Batı dünyasında özellikle de Amerika ve Kanada’da çok hızlı bir yapılama içine girmiştir. Öyle ki, Amerika’da FETÖ her eyalette 50’nin üzerinde dinler ve inançlar arası diyalog grupları oluşturmuştur…” Yazı uzun ama diyalog adı altında yapılan bu toplantıların ana hedefi Ilımlı İslam adına İslam ile Hıristiyanlığın aslında aynı Tanrı’ya inancı öngören dinler oldukları algısını oluşturacak adımlar atılmasıdır. FETÖ/PDY yapılanmasının artık kiliselerin ve hegemonik güç odaklarının misyonuna hizmet edemeyecek şekilde yok ediliş sürecine girmesi, Gülen’in efendilerini bir hayli üzmüş görünmektedir. Nitekim FETÖ’nün 15 Temmuz darbe girişimi konusunda neden sessiz kaldığı yönünde kendisine sorulan bir soruya Papa Francis’in “bu konuda konuşmadım, çünkü aldığım bilgilere göre henüz orada ne olduğundan emin değilim” şeklinde yanıt vermesi aslında sağladıkları destekle ciddi yatırım yaptıkları Gülen’in ve kurduğu paralel devlet yapılanmasının kilisenin İslam coğrafyasının imamesi olan Türkiye’yi bölme  girişiminde başarısız oluşudur” Gülen’i Türkiye’ye iade etmemek için mazeret üstüne mazeret üreten başta ABD olmak üzere FETÖ’cü darbeye karşı hala derin bir sessizlik içinde olan Batılı hegemonik güçlerin de Papa’nın yaşadığı bu hayal kırıklığını ve derin hüznü paylaştığını söylemek için kahin olmaya gerek olmadığı aşikardır.” Biz biliyoruz ki, bu adam üst aklın piyonu ! Nitekim Abant Konsili isimli kitabında Mehmet Durmuş bu hareketi ‘Bir Türk Siyonizmi”(s.17) değerlendirir. Sonuç, millet olarak gözümüzü açmalı.  Uluslararası emperyalizmin oyunlarını bozmalıyız.  Ahmet Taşgetirenin dediği gibi; “Üst akıl” oyunlarını bertaraf edecek bir “Süper akıl” hamlesini gerçekleştirmeliyiz. Kalın sağlıcakla.