Allahü teâlâ insanı eşref-i mahluk olarak, yani yaratılmışların en şereflisi olarak yaratmıştır. Diğer mahluklara vermediği pek çok üstünlüğü insanlara vermiştir.
Mesela, insan dışında hiçbir canlı gülemez, gülümseyemez. Hayvanlar açlıkla, acıyla bağırabilirler; ancak yalnızca insan gülebilir, tebessüm edebilir.
İnsan, Allahü teâlânın bu ihsanını, nimetini huy edinmesi, yani her zaman güler yüzlü, tebessümlü olması gerekir. Hadis-i şerifte, “Hayrı, iyiliği, güzel yüzlülerin yanında arayınız!” buyuruldu. Bunun için sermaye de gerekmiyor. Çünkü, mal ile para ile yapılacak bir şey değildir. Mal ile memnun etme de bir yere kadardır. Bunun için, hadis-i şerifte, “Mallarınızla herkesi memnun edemezsiniz. Güler yüz ve tatlı dil ile, güzel ahlâkla memnun etmeye çalışınız!” buyuruldu.
Çatık kaşlı, sert bakışlı kimseden pek hayır, iyilik sadır olmaz. Hadis-i şerifte, “Mümin kardeşinin yanında suratı asık durana melekler lanet eder” buyuruldu. Meleklerin lanetlediği kimseden nasıl hayır sadır olsun!
İnsanlara, iyi, faydalı olabilmesi için insanın kendini gülümsemeye alıştırması, hatta şartlandırması lazımdır. Bunun için de kendine zaman zaman şunları söylemesi, yapması lazımdır: Hiçbir zaman asık suratlı olmayacağım. Çünkü, kendisini çok ciddiye alan bir insan kadar gülünç bir şey yoktur. Dünyada her şey gelip geçici; hayal. Gerçek olan sadece ahiret. Bunun için en ciddi, en sıkıntılı şeylerin de geçici olduğunu unutmayacağım.
Gözlerimden yaşlar akıtacak kadar beni kızdıran insanlar ve olaylar karşısında da tebessümü elden kaçırmayacağım. Ne zaman keyfim kaçacak olsa, derhal aklıma gelecek kadar güçlü bir alışkanlık hâline gelinceye kadar, şu sözü tekrarlayacağım. Bu söz beni her türlü çapraşık durumdan çıkartacak ve hayatımı dengede tutacaktır. Bu söz: “Bu da geçer ya hu!” sözüdür.
Çünkü dünyevî olan her şey gelip geçicidir. Yüreğim daraldığı zaman, bunun da geçeceğini düşünerek teselli olacağım. Başarı ile sevindiğim zaman, bunun da geçici olması nedeniyle kendimi uyaracağım. Fakirlikten boğulduğum zaman, kendime bunun da geçici olduğunu söyleyeceğim. Zenginlik içinde yüzdüğüm zaman da kendime bunun geçici olduğunu söylemeliyim. Evet, asırlardır ayakta duran, sarayları, köşkleri yapanlar nerede? Yaptırdıkları sarayların bahçesinde gömülü değil mi? Ve bir gün bu saraylar da yok olup toprağın altına gömülmeyecek mi?
Bugünü gülücüklerle, tebessümle tamamlayacağım. Bugünün mutluluğunun tadını bugün çıkaracağım. Çünkü o, kutu içinde saklanabilecek bir tohum değildir. O, şişede saklanacak ilaç da değildir. Yarın için biriktirilemez. Bu tohum aynı gün ekilmeli, hasadı aynı gün yapılmalıdır.
Bugün başarısızlıklarıma güleceğim ki, yeni düşlerim kaybolsunlar. Başarılarıma güleceğim ki, gerçek değerlerine büzülsünler. Kötülüklere güleceğim ki, ben tatmadan yok olsunlar. İyiliklere güleceğim, büyüyüp bollaşacaklar. Her gün, yalnızca gülerek başkalarını güldürdüğüm zaman, zafer olacaktır. Her gülümseme bir altınla değiştirilebilir ve yürekten sarf ettiğim her güzel söz kaleler inşa eder. Gülebildiğim, tebessüm edebildiğim sürece gönlüm aydınlık olur. Şu sözleri kendime slogan edineceğim:
Müslüman güler yüzlü, münafık asık suratlı olur.
Tebessüm, bedavadır, alanı mutlu eder, vereni üzmez.
Huzurun anahtarı tebessümdür.
Tebessüm edemeyen zavallıdır.
Tebessüm atom silahından daha tesirlidir.
Tebessüm ateşinde erimeyen maden bulunmaz.
Gülümsemesini bilmek, iki cihan mutluluğuna sebep olur.
İslamiyet, sevgi, güler yüz, tatlı söz, dürüstlük ve iyilik dinidir.
Bir kimsenin veli olduğu; tatlı dili, güzel ahlâkı, güler yüzü, cömertliği, münakaşa etmemesi, özürleri kabul etmesi ve herkese merhamet etmesi ile anlaşılır. Hadis-i şerifte, “Mümin kardeşinin yüzüne tebessüm etmek sadakadır” buyurulmuştur.
Kalın Sağlıcakla…