Her yeni başlangıç heyecan verir insana. Hayatımızda, çoğunuunuttuğumuz öyle heyecanlı başlangıçlar var ki… Mevzu bahis ettiklerimizgenellikle şahsî ilklerdir. Bir çocuğun okulda ilk günü, bir avukatın ilksavunması, yeni bir dükkanın ilk siftahı ve daha sayabileceğiniz oncabaşlangıçlar.

Diğer yandan, insan hafızasından silinmeyecek, kuşaktankuşağa hatta asırdan asra heyecanı süregelecek başlangıçlar vardır. Yekvücut olmuş,millet olma kavramını sinesinde kemale erdirmiş olanların başlangıcıdır bu. Düşünsenize; atının üstünde, kefeni sırtında bir komutan Anadolu’nunkapılarını yurt etmenin heyecanıyla ilk adımını atıyor. Sonra, asırlar sonrabir ulu komutan “Ya sen beni alırsın ya da ben seni” diye sesleniyor Bizansülkesine. Çağlar değişiyor. Gün geliyor “Son Ordu’nun”   muhteşemÇanakkale’si.  Neredeyse hâlâ sesiniduyar gibi olduğumuz son emir: “Ordular, ilk hedefiniz Akdeniz’dir, ileri!”   

Bugün;  şanlı geçmişinbize emanet ettiği her dem  tazebaşlangıçların yenileriyle sürdüğünü müşahede ediyoruz. Gücünü muhteşemzamanların özleminden ve üzerine aldığı nizam-ı alem bilincinden olduğunubiliyoruz.

Bugün; yarınlarına hayaller kurularak bir çocuk doğuyorsa butopraklarda, sabah evden çıkanın akşama döneceğine dair –mukadderat bakidir-bir şüphe yoksa, her sabah yeni başlangıçlar olabiliyorsa insanlara, bununardında milletçe devlet olma bilincindendir. Bu bilinç öyle dupduru belirmezinsanda. Her daim diri ve zamana yenilmeden derinlerde varlığını sürdürür insanhafızasının. Çünkü burada oluşacak bir şüphe hali o andan itibaren her şeyindeğiştiğinin, değişeceğinin ilk sinyalidir.

Bugün; güneş üzerimize doğarken yüzümüzde gülümsemeleroluşuyorsa, yağmurun  yağışı sadecebereket olarak adlandırılıyorsa, çocuklarımız ve gençliğimiz için ümitvar isek,işte bundandır.

Allah bu milleti aziz ve muzaffer kılsın.

Zamana yenilmemesi gereken iki kelimelik bir cümlesorumluluk sahiplerinin hafızasından hiç çıkmamalıdır. Ne zaman bu cümle dilegelse anlaşılır ki son kertedir.

“Gün, bugündür.”

Muhabbetle..