Salı pazarına uğramıştım, gitmişken balık da alayımdedim, kardeşimiz aynı zamanda zeytinyağıda satıyormuş. “ Sağlam mı?” diye sordum. Pazarcı bana, zeytinyağınıntarihçesini anlattı, halis zeytinyağının nasıl anlaşılacağını uzun uzunanlattı. Maraş’ın çocuğu olduğunu, sahte ürün satmayacağını belirterek;piyasadaki katkıntılı yağlardan bahsetti…
Akşam misafirimiz vardı. Yol arkadaşım İbrahim Gülsu ileucu açık son yaşanan olayları değerlendirdik. Tarih, siyaset, eğitim…
Çaylar demlendikçe, sözünde derinliklerine indik. Gülsu,geçen hafta bir vakıfta öğrencilere yönelik yaptığı sohbetten bahsetti, oradayine, “güven” konusu işlenmiş. İlim’den önemlisinin muamele olduğu söylenmiş.(Bu konu ayrı bir makale sonra ele alacağım)
Sonra ödenmeyen çekler, verilen sözlerin yerinegetirilemeyişi…
Soruyor dostum; “ Biz kime güveneceğiz!”
Eyvah! Dedim. Halimiz hiç de iyi değil o zaman, bu ciddivakıa…
O halde bu konuya yazayım, diye başladım, klavyenintuşlarına basmaya…
KENDİMİZİ DÜZELTMEK DURUMUNDAYIZ
Hemen başta belirteyim ki, yazdığımın ilk muhatabınefsimdir. Bu biline. Gelelim konumuza, Rad Suresi 11. Ayette Rabbimiz şöylebuyurur: “İnsanı önünden ve ardındantakip eden melekler vardır. Allah’ın emriyle onu korurlar. Şüphesiz ki, birkavim kendi durumunu değiştirmedikçe Allah onların durumunu değiştirmez. Allah,bir kavme kötülük diledi mi, artık o geri çevrilemez. Onlar için Allah’tanbaşka hiçbir yardımcı da yoktur.
Bu konuda geçmişte birkaç makale yazdığımı hatırlıyorumama tekrarında fayda var…
Peki düzelme ne ile başlar, nasıl başlar, ne yapılmalı,mümkün mü? Sorular çoğalabilir, ancak cevap bir tekdir. Doğru yola yöneleceğiz ve buna kendimizden başlayacağız.
Gerçi, İzzetbegoviç merhum, düzelmenin yukardan aşağıya,aşağıdan yukarıya olması gerektiğini belirtir. Bence de, çünkü yukarıdüzelmeden, aşağı düzelmez. Tersi de doğru. Ancak, burada dikkat edilmesigereken bir husus var. Kendini düzeltemeyenin, başkasının düzelmesinibeklemesi hayaldir, gerçekçi de değildir.
Hani mezhep sahibimizin kendisi bal yerken, başkasınabal yeme diyemem dediği misal gibi, kendimiz sahtekarlık yaparken, başkasınadürüst ol diyemeyiz.
Efendimiz, bizi aldatan bizden değildir buyurur.
KENDİNİ ALDATAN DA KENDİNDE DEĞİLDİR
Bilirsiniz, Efendimiz(sav) Pazar yerini gezerken, birbuğday çuvalına elini sokar, nemli olduğunu görünce, “Bizi aldatan bizdendeğildir!” buyurur.
O halde, zeytinyağını kimden alacağız, kimin malı temizve halis diye düşündüğümüz bu toplumun sonu nereye gidiyor.
Eğer Allah’ın yardımını istiyorsak, kendimizidüzeltirken, çevremize de iyiliği emredip, kötülükten uzaklaştırmakdurumundayız.
Her şeye rağmen baş edemediğimiz günahlarımız,hatalarımız, kusurlarımız her ne ise yamukluklarımız olabilir. Bu defa daAllah’a sığınmamız gerekiyor.
Öyle ya, şeytanın şerrinden, nefsimizin şerrinden hattatüm yaratılmışların şerrinden Rabbe sığınmak durumundayız.
Efendimiz(sav), “ Yarabbi nefsimle beni bir saniye bilebaş başa bırakma!” Derken, bizlere düşen her halde bir sadise bile yalnızbırakma şeklinde dua etmek olmalıdır diye düşünüyorum.
Ve dua ediyorum; “Yarabbi beni ve tüm ümmeti, nefsiylebir sadise olsun baş başa bırakma. Biz zor zamanda(ahir zaman) da yaşıyoruz,her yerimiz günah çukurları ile dolu, sağımız solumuz, önümüz arkamız, seninrızasına ulaşacak engellerle dolu.
Allah’ım bize bize bırakma, şeytanla, nefsimle,şeytanlaşmış insanlarla baş başa bırakma…”
Bazen diyeceklerimi tam anlatamıyorum, gücümde yetmiyorkelimelere. Cümleleri kuyudan çekiyorum.
Son sözüm şu, kötülük çabuk yaygınlaşıyor, günahlarakarşı el ele verip, kendimizi düzeltmemiz gerek. Yoksa kendi kıyametimizikendimiz hazırlarız.
Kalın sağlıcakla.