Hazret-i Yavuz Mısır’ı fethederse, bahsi geçen ayetlerin tecellilerine mazhar olup Allah’ın Müjde ve rahmetlerine nail olacağına imparatorluğun da sarsılmaz bir iktidara kavuşacağına ayrıca da Yusuf As hazretlerine öğretilen ilme sahip olup insanları da bolluk ve refah için de yaşatacağına inanıyordu. Nitekim İbn-i Kemal büyük ilmi dehasıyla Kuran’ın Enbiya Suresinin 105. Ayetinde geçen “
Yemin olsun! Biz Tevrat’tan sonra Zebur da :” Yeryüzünde muhakkak salih kullarımız varis olacaktır” diye yazdık” ifadesini cifir ilminin kaidelerine göre tahlil etmiş ve bu ayetten Mısır ülkesinin hicretten 922 yıl sonra fethedileceğini ve ordunun komutanın da Selim isimli birisi olduğunu Kuran’ın işaretlerinden çıkarmıştır. İbn-i Kemal, kaleme aldığı namede, 10 madde de Enbiya Suresi 105. Ayetinde, Mısır’ın Fethine işaret buyrulduğunu delilleriyle yazmış ve hünkâra arz etmiştir. Dileyenler İbn-i Kemal’in hatt-ı Şerifini Süleymaniye Kütüphanesinde (Esat Efendi, No. 3729, vrk. 136 / a- 138/a.) görebilirler. Ancak konun önemine binaen, kısaca yazmak gerekirse büyük âlim ve bilge İbn-i Kemal Hazretleri Sultan Selim Han’a şunları söylemiştir. —“
Bu ayet kâinatta tekvini şeriatın kaidelerinden olan “eslah kanunu” yahut “elyak kanununu” anlatmaktadır. Yani devam ve bekanın sırrı, salâhat ve liyâkat kanununa bağlıdır. Bozukların devam ve beka hakkı yoktur.” Mısır’ın alınmasından sonra, padişahın üzerinde dikkat ve titizlikle durduğu konulara gelecek olursam, Matematik, Fizik, Kimya, Biyoloji alanlarında yazılmış kitapları toplatmak ve tasnif etmek için Divan-ı Hümayun görevlilerini memur etmiş ve onları gece gündüz sıkı takip altında tutup eserlerin eksiksiz bir şekilde toplanmasını sağlamıştır. Piramitlerin esrarını çözmek için uğraşmış olduğunu, kaynakların verdikleri malumatlardan anlamaktayız. Ayrıca Nil nehri ile ilgili bilgi toplamak için elinden geleni de yapmış Hazret-i Yusuf’un (as) ilminin peşinden koşmuştur. Hazret-i Yusuf’un (as) mucizevî saatini de Mısırda arattırdığını yine devrin kaynakları bizlere nakletmektedirler.
Mısır’ın Fethedilmesinde Hazret-i Yusuf’un Saatinin Ve Piramitlerin Önemi. Sultan Selim’in Tarih ilmine olan düşkünlüğü, onu “
zaman kavramını” derinlemesine incelemesine ve konuyu etraflıca tefekkür etmesine de sebebiyet vermiştir. Tarih ilmine olan düşkünlüğüne iki kısa örnek vermek gerekirse, ilk olarak akla gelen hususlar şunlardır. Moğolların Doğu’da ki seferlerini anlatan Vassâf Tarihi’ni, seferlerinin tamamında yanında götürmüş ve okumuştur. Hatta Mısır seferi sırasında kitap kaybolduğunda padişah buna çok üzülmüştür. Mısır’ın Fethinden sonra, Kahire’de, hızlı yazmasıyla ünlü bir hattat buldurmuş ve Vassâf tarihinin kopyalarını yazdırmıştır. Döneminde yazılan ve kendisinin hususiyetlerinden detaylıca bahseden eserler de, Yavuz’un Vassâf tarihinde Moğolların gizli hazinelerinin yerinin şifreli olarak bulunduğundan emin olduğunu ve onların yerini keşfedip devletini güçlendirmek istediğini yazmaktadırlar. Mısır’ı aldıktan sonra, ünlü tarihçi İbni Tağriberdî’nin “En Nücûmu’z – Zâhire” isimli kıymetli kitabını İbn-i Kemal Hazretlerine tercüme ettirerek, konak yerlerinde parça parça kendisine sunulmasını istemiş ve okumuştur. Onun “zaman” kavramı hakkında Aziz Augustinus’un “
Geçip gitmiş olmasa “geçmiş” zaman olmayacak. Bir şey gelecek olmasa gelecek zamanda olmayacak. Peki, nasıl oluyor da geçmiş ve gelecek var olabiliyor? Geçmiş artık yok gelecek ise henüz gelmedi. Şimdiki zaman sürekli var ise bu sonsuzluk olmaz mı ?” Sözlerini, sürekli olarak çevresine tekrarladığını da bilmekteyiz. Bu manada baktığımız da, Sultan Selim Han’ın Mısırda, Hazret-i Yusuf’un(as) saatini arattırmasının sebepleri de ortaya çıkmış bulunmaktadır. Hünkârın amacı, zaman kavramını hakkıyla çözebilmekti.
(DEVAM EDECEK)