Yıllardır bir gazete hayal ederimdim ancak isminin ne olması gerektiği konusunda bir türlü karar veremezdim. Bu hafta ki Pazar yerinde vatandaşlar ve pazarcı esnafı ile gündemi konuşurken, o gazetenin ismini buldum. “Halkın Sesi!”
Tabi artık yazılı basın eski ilgiyi görmüyor, şimdilerde sosyal medya birinci planda ve herkes sanırsın gazeteci, ağzı olan konuşuyor, yani en azından konuştuklarımıza ve yazdıklarımıza bir delil getirmek gerekmez mi?
Evet halkın sesi olmak çok önemli. Çünkü halkının nabzını tutamayanlar, atalarımızın söylediği gibi:” Mahkeme kadıya mülk olamayacağından” çekip giderler.
Arkadaşın birisi sosyal medya da bu konuda görsel bir paylaşım yapmış diyor ki; “MAKAM KOLTUKLARI, BERBER KOLTUKLARINA BENZER, İŞİ BİTEN KALKAR!” Eyvallah!
Bu paylaşımın altına da Mahmut Gümüş kardeşimiz şöyle bir yorum yapmış: İlm-i Siyaset e dair kullanılan bir deyim vardır. Kimin nasırına basılırsa avazı çıktığınca bağırır!”
Yani insanlarda daha doğrusu halkımızda ne sözler var, şaşırıp kalıyorsunuz. Neyse ben şu pazarcı esnafına döneyim.
HALK İKİYİ BÖLÜNMÜŞ
Mağralı Pazarından alışveriş yapıyordum, daha girişte iki pazarcı birbirlerine bağırarak; “Sen hakkını helal et kardeşim, ben etmiyorum!” diyordu. Meslek gazetecilik olunca gözüm sebzelerde, kulağım onlarda, Pazar siyaseti yapıyorlar. Aşıdan tutunda, ekonomiye hatta siyasete varana kadar neler konuşmadılar ki, mübarekler. Anladım herkes “her şeyi biliyor!” Ancak onların bildikleri ya da “gördükleri” sadece tv kanallarında duyduklarından ibaret. Oysa bizim halk olarak bildiğimizi zannettiklerimizin çoğu bizim bilmemizi istedikleri şeyler…
Bizim Haydarlı Semtinden tanıdığım bir esnaf daha vardı sordum, sen ne düşünüyorsun? Hani şu hakkımı helal etmem meselesi ile ilgili yani siyasetle ilgili, dedi ki: “Hocam yaşım 60’ı geçti. Rahmetli Menderes den sonraki bütün hükümetleri gördüm. Enflasyonu, devalüasyonu, ilaç ve tüm kuyruklarını yaşadım. Uzatmayayım Osman Bülükbaşı’nın dediği gibi “AYNI TAS AYNI HAMAM, DELLEKLER (Maraş ağzı) DEĞİŞİYOR!”
DEĞİŞMESİ GEREKEN İNSAN OLMALI!
Sonra dönüp bana şöyle bir soru yönetti: “Siz ne düşünüyorsunuz?”
Beklemediğim bir soru idi, etrafım da farklı düşünceden insanlar var, biraz düşündüm! Neredeyse yüzlerce kez tekrar ettiğim şu cümleyi söyledim: “İNSANLAR NEYE LAYIK İSE ÖYLE YÖNETİLİRLER (hadis) DOYASI İLE İNSANIN DÜZELMEDİĞİ BİR TOPLUM DÜZELMEZ!”
Pazardan ayrıldım, berber dükkanına, oradan Eğitimci Mehmet Dobuoğlu (adaşım), Muharrem Erantepli, İbrahim Gülsu, Salman Kapanoğlu gibi bana göre her biri alanında allame olan dostlarımla bir araya geldim. Gündem, halkın gündeminden farklı değil, bazı konularda aynı düşünmeseler de dertleri ülkemiz. Olsun derdi vatan, millet, bayrak olan insanların farklı düşünmeleri de zenginlik.
Evet bütün sorunların temelinde insan vardır. Dolayısı ile gerçekten milli olan bir eğitim sistemine ihtiyaç var. Bu acil bir vaka.
Nuri Yenibertiz ağabeyim, yazımınız iyi takipçilerinden birisi, sık sık arar; “Hocam siyaseti girme, sen eğitim yazılarına devam et!” Önerisinde bulunduğu için yine bu konuya girdim.
Eğitim sistemimiz baştan sonra değiştirilmeli. Nasıl olması gerektiği belli. Aklın yolu bir ama biz Mevla’na kulak verip, kapatalım: “ÖYLE BİR İNSAN YETİŞİTİRELİMİ Kİ, RUHU PADİŞAH, AKLI VEZİR OLSUN. BU DURUMDA NEFSİ DE ONLARA ASKERLİK EDECEKTİR!”
Kalın sağlıcakla.