Dünyadaki hızlı gelişmeler, değişim, veriler, negatif kullanılan teknoloji, bölünmüşlük, hırs beni korkutuyor! Nedeni, bu değişime paralel bir sürecin bizde olmaması olabilir mi veya insanlığın azgınlığı olabilir mi, her ne ise tedirgin oluyorum gelişmelerden. Hela şu aşı sürecinde olup bitenler, algı operasyonları insanı daha da tedirgin ediyor. Sadece ben değil, aklı selim, değerlerine önem veren birçok insanımızın da böyle düşündüğünü ve tedirgin olduğunu zannediyorum…
Bir yanda, para üzerine kurulmuş güçlüyüm, her şeyi yapmaya hakkım var diyen bir zihniyet, öbür yanda sadece bu gelişmeler karşısında dertlenen kesim, yani mazlumlar…
Yani iş dönüp dolaşıp, hak batıl meselesine geliyor. Ancak, son dört yüz yıldır gücü üstün tutan batıl üstte, dünyaya hakimler. Her dediklerini yaptırıyorlar. Eyvallahları da yok kimseye, para benim elimde, her istediği yaparım diyorlar. Bu yazdıklarımı Prof. Mete Gündoğan Narkoz ve Para B. Kitabında detaylı anlatmış…
Dünya da birçok ülkenin merkez bankalarını ellerine geçirmişler, dolayısı ile siyasi yönetimlerde tam ağırlıkları var, istedikleri lideri indirip, kendi adamlarını iktidara getiriyorlar. İşte Mısır…
Peki kim bunlar? “Bir avuç elit mi?” Anlatılanlara bakılırsa bunlar kendilerine yeni dünya düzeninin kurucuları ismini vermişler veya biz vermişiz. Acaba gözümüzde mi büyütüyoruz?
BİZİ ETKİLER Mİ?
Yazar Nejat Eslen (14.07.2020 tarihli köşesinde) Yeni dünya düzeninde Türkiye'nin kaderini kimler belirleyecek? Başlığını kullandığı makalesinde: “Tarih içinde, imparatorlukların çöküşü, yayıldıkları coğrafyanın elde bulundurulmasının maliyetinin karşılanamaz duruma gelmesi ile başlamıştır…” diyor, gelişme bölümünde ise ABD ve Batı düzeninin sarsılışının hikayesini anlatıyor. Yazısının sonunda ise; “Kurallarını kim yazarsa yazsın, yeni dünya düzeni, coğrafi konumumuz ve jeopolitik önemimiz nedeni ile bizim de geleceğimizi derinden etkileyecektir.
Bu değişim sürecinin yakından takip edilmesi, ortaya çıkabilecek risklere karşı tedbirler geliştirilmesi ve yeni düzene göre pozisyon belirlenmesi gerekmektedir.
Konjektürel sözde denge politikaları ile bu sürece geçiş yapmayı düşünmek, tarihe, ciddi bedeli olan, ciddi yanılgı olarak geçecektir.
Türkiye’de düzeni değiştirmeye öncülük edenlerin, küresel düzeni değiştirmek isteyenler ile uyumu veya onlarla çatışması kaderimizi belirleyecektir”demiş. Yani ya doğu ya da batı kutuplarının birinde mutlaka olmamız gerektiğini belirtmiş.
DÜŞMANIN SİLAHI İLE SİLAHLANMAK
Yeni dünya düzeni kurulurken Müslüman coğrafyaya bakıyorum, eziklik içinde, geçmişinin pırıltılı günlerini arıyor. Peki nasıl bulacaksın geçmişini, geçmişten kopmuşken? Tarihinden, kültüründen, inandığın değerlerden uzaklaştıkça, daha da sarsıntılar artmıyor mu?
Sahi, Peygamberimiz bize; “Düşmanınızın silahıyla silahlanın buyurmamış mıydı?
Hani, ilim Çin’de de olsa alacaktık. Hani ilim müminin yitiğiydi. Hani, ilim öğrenmek ve öğretmek her Müslümana farzdı…
Şimdi biz hangi güç, hangi bilgi ve teknoloji ile düşman ile savaşacağız? Şunu söylemek istiyorum, okuyan, araştıran sabahlara kadar laboratuvarlarda sabahlayan bir nesle ihtiyaç var. Yanlış metot ile doğru sonucu varamayız. Bir yerde hata yapıyoruz! Bunun için acilen Eğitim Reformu gerekiyor.
Rahmetli Erbakan, insan sistemi ile devlet sistemleri arasında yakın ilişki olduğunu söylemişti, yönetime geldiğinde, böyle bir sistem kuracağını Adil Düzen kitabında anlatmıştı. Yani birlikte olmak, bir olmanın vahdetin gereğini söylemişti. Nasıl kuracağız ki biz böyle bir düzeni? Her birimiz bir tarafa çekiyoruz. Muhalefet ile iktidar ayrı şeyler söylüyorlar.
Allah rızası için bir gün şu ülkenin ekonomik, ulaşım, eğitim, işsizlik, adil vergi, sağlık her ne işi varsa kafa kafaya verinde, sorunlarımızı çözmeyi deneyin. Bırakın çatışmayı ülkenizi seviyorsanız…
Arkadaş dünya değişiyor, gençler iktidarında, muhalefetinde söylediklerinden bir şey anlamıyor, bakın bu gençler işsiz, aşsız, eşsiz, çözüm bekliyor sizden. Bu gemide hepimiz yaşıyoruz unutmayın! Dünya değişirken, siz sabit kalıyorsunuz, görün artık gerçekleri!
Kalın sağlıcakla.