Her ölümden sonra bir diriliş vardır. Tıpkı Sonbahar sonrasında ki ilkbaharların yaşandığı gibi.. Ama unutmayalım, her ilkbahardan önce de bir kış yaşanır. Şimdi olup bitenler bizim kışımızdır. Müjdeler olsun kış bitince bahar ve yaz gelecek, Çünkü Allah(CC) nurunu tamamlayacaktır. Yeter ki, Kur’ani bir hayat yaşayalım, birliğimizi bozmayalım.” “Binlerce oldukları halde, ölüm korkusundan dolayı yurtlarından çıkıp gidenleri görmedin mi? Allah onlara "Ölün!" dedi (öldüler). Sonra onları diriltti. Süphesiz Allah insanlara karşı lütufkârdır. Lâkin insanların çoğu sükretmez.(Bakara 243) Böyle bir örnek veriyor Rabbimiz Kur’anda. Tabi insan ayeti okuyuncu merak ediyor, kim bu topluluk diye. Tefsirleri araştırdım, kimileri İsrailoğulları ile ilişkilendirirken, kimileri ölü toplulukların, cihad azmini yitirmiş pasif toplumların, yeniden kendine gelmesi şeklinde yorumlama yapmışlar. Öyle ya, ruhsuz(ülküsüz) kalmış bir toplumun ölüden farkı yoktur…
TOPLUMLAR İLİMLE DİRİLİR Milletler üç şey olmadan yaşamlarını sürdüremezler. Birincisi yukarda ifade ettiğim gibi ülkünüz olmalı, bizim ülkümüz hep Allah’ın ismini yeryüzünde yaymak olmuştur. Veya hakkı, batıla üstün kılmak şeklinde de izah edebiliriz. Tabi bunu yapabilmek için eğitimli gençliğe ve ekonomik güce ihtiyacınız vardır.. Evet yedi düvel ile mücadele ediyoruz, “Nice az sayıda bir birlik Allah'ın izniyle çok sayıdaki birliği yenmiştir. Allah sabredenlerle beraberdir(Bakara 249) Bize düşen dua etmektir; “Ey Rabbimiz! Üzerimize sabır yağdır. Bize cesaret ver ki tutunalım. Kâfir kavme karşı bize yardım et, diyebilmeliyiz.(Bakara 250)Eğer, Allah'ın insanlardan bir kısmının kötülüğünü diğerleriyle savması olmasaydı elbette yeryüzü altüst olurdu. İşte olup bitenleri Rabbimiz bize böylece anlatıyor. Bakara Suresinden, sizlere 3 ayeti mealen aktardım, Tefsirciler yazımın girişinde belirtiğim gibi bu ayetleri tefsir ederken, muhtemelki, cihat ve mücadele azmını yitirmiş bir topluluğun ölü durumda olduğunu, dirilmenin ise toplumsal dinamizmin harekete geçirilmesi olarak yorumlar.
ŞU AN DURUMUMUZ Peki biz şu anda ne durumdayız. En yetkili ağız şu tespiti yapıyor; “Türkiye artık çok boyutlu bir tehdidin altında, sadece bölücü terör örgütü değil. DEAŞ, DHKP-C, PYD, YPG ve FETÖ bunlar esas itibariyle amaçları farklı gibi düşünülse de nihai hedefleri hep aynı. Önemli olan bu örgütlerin hangi amaca hizmet ettikleri, bu da bilinmeyen bir şey değil. Biliyoruz da yapmamız gereken önce evin içini halletmek. Evimizin içini, emniyete almadan dışarıdaki unsurları hedef göstermemiz, yeterli olmaz..” Daha net yazayım; “ABD; İngiltere ve İsrail, Rojava’da yani Suriye’nin kuzeyinde tampon bir koridor oluşturmak istiyor. Amaç Kerkük ve Musul bölgesindeki petrol ve doğalgaz kaynaklarını kendi kontrollerindeki bu koridordan Akdeniz’e ulaştırmak. Bu nedenle de bölgeyi PYD-YPG’ye teslim edip Cezire-Kobani ve Afrin kantonlarını birleştirerek kukla bir terör devleti kurmak peşindeler.” Biz ise onların oyunlarını bozduk, işte dertleri bu, bunun için köperler gibi saldırıyorlar. Yazımın girişinde yazdığım gibi; bizim sonbaharamız bitti, kış mevsimindeyiz. Uzak değil, yaz mevsimimizi bekliyoruz. Çünkü, her yaz da zafer islam’ın olmuştur. Aslında zafer her zaman İslamındır, biz Kur’anı bir hayatta uzaklaştığımız için sonbaharları ve kışları yaşadık. Artık, yaz mevsimi ile diriliş zamanımız gelmiştir. Bunun için Rabbimiz, korkmayın, inanıyorsanız, zafer inananların olacaktır buyuruyor. Sonuç; “Allah (cc) bizi “mallarımız, canlarımız ve sevdiklerimizle, kimi zaman artırarak, kimi zaman eksilterek imtihan edecektir.”Kader, rızık ve ecel değişmeyecek. Düşünsenize, bütün bunlar olmasa nasıl imtihan oluruz. Birileri nasıl cennetin dibine yuvarlanır ve birileri nasıl cennetin zirvesine tırmanır. Bütün bu olaylara bir de şu açıdan bakmayı denesek, şairin dediği gibi: “ey düşmanım sen benim ifadem ve hızımsın, gündüz geceye muhtaç, bana da sen lazımsın.. Rabbım bizi, sabreden, şükreden, direnenlerden eyle. Bize güç ve kuvvet ver. Bize yardım et. Bizim ellerimizle cezalandır zalimleri, bizim ellerimizle yardım et mazlumlara…Rabbim, gönlümüzü genişlet, sözlerimizi etkili, anlayışımızı güçlü ver. Bize Hakkı Hak, batılı batıl göster. Hakta toplanmamızı nasib et. Bizi nimet verdiklerinin yoluna ilet, gazaba uğrayanların değil.” Hemşehrim Abdurrahman Dilipak’ın bu duasına ‘amin’ diyerek yazımı bitiriyorum. Hadi kalın sağlıcakla.