Beraat Kandilini ihya ettik, artık 11 ayın sultanı Ramazan ayına kavuşmaya az bir süre kaldı. Kandil gecesi insan daha maneviyatı bol bir camide namaz kılmak istiyor. Arkadaşlar, Ulucami, Abdulhamid Han, Acemli camilerini önerdiler. Ben de, Tanrıverdi Camini önerdim. Çünkü, İmam efendinin sesi Kabe İmamına andırıyor, keza müezzin de çok güzel okuyor. Karar verdik, bu camide buluştuk. Erken de gittik, camide ismini bilmediğim bir konuşmacı, Beraat Kandili hakkında bilgiler veriyor, sert ve ruhsuz bir konuşma yaptı. İtici, itham edici, hatta öyle ileri gitti ki… Neyse hoca efendilere saygımız olduğu için susuyoruz. Ama hoca efendiler de bazı şeyleri bilmeli. Örneğin, kendisi cemaate ahlak, edep,haya gibi kavramları anlatırken, kendisinin de cami ve konuşma adabına uyması gerekiyor. Sonunda ezan da bitti, bizim hoca konuşmaya devam ediyor. Müezzin efendi kendisini ezan okundu hocam diyerek uyarıyor. Kim durur ki, tam gaz konuşmaya devam ediyor. Üç beş dakika da tamamlayacağım diyor konuşmasını, uzattıkça uzatıyor. O arada İmam Efendinin sinirli hareketleri dikkatlerden kaçmıyor…Aynı şeyleri sürekli tekrar edip durulmaz ki! Neyse, namaz tamamlandı. Bizde huzur yok. Hemen kapıdaki ihtiyar amca, konuşmacıya kızarak, galiba herkesi kendi gibi sağlıklı zannediyor, kardeşim benim prostadım var, cami cemaati niye düşünülmez ki? Uzattıkça, uzatıyorsun diye homurdanarak gitiyor. İşin doğrusu bende rahatsız oldum, çünkü camide iki kapı karşılıklı açık olunca, sancılanmaya başladım. İnanın her çıkan konuşmacıya tepki gösterdi. Bu nedenle bu gün cami adabı üzerinde durmak istiyorum. Ve Sayın Müftümüze buradan çağrıda bulunuyorum. Lutfen konuşmacılara dikkat! HİTABET YAPAN, HİTABET YAPILANI HESABA KATMALI Bu konuda Altınoluk Dergisinin arşivinden aldığım bir tespit var. “Konuşma Hızı” bölümünde diyor ki; “Konuşma hızımızı ayarlamayı öğrenmeliyiz.
Bir konuşmada bize ayrılan sürenin dışına taşmamaya azami ölçüde gayret göstermeliyiz. Onun için de konuşmadan belki bir hafta önce ne kadar bir süremizin olduğunu öğrenmeliyiz. Çok uzun konuşmalar dinleyiciyi sıkacağı için bu konuyu önceden ayarlamanın faydası vardır.” Konuyla ilgili bilgi vermeye devam edeceğim, ancak vaiz kürsüsüne çıkanlar da mutlaka eğitimden geçirilmeli. Bir defa, konuşmacının ihlası çok önemlider. Hırçın, suçlayıcı, itham edici değil, şefkatli bir ses tonu ile konuşmalı. Bu konuda Efendimizi örnek almalı diye düşünüyorum.
BOKS YAPAR GİBİ HİTABET OLMAZ Konu geniş, ancak bazı bilgileri daha aktarmaya devam edeyim. Umut Bulut Altınoluk Dergisinde kaleme aldığı yazı hitabet yapanlara şu uyarılarda bulunuyor“Kendinizi konuşmaya hazır hissettiğinizde o konuşmanın güzel ve amacına uygun olmasına özen göstermelisiniz. İçinizdeki pozitif enerjiyi harekete geçirin ve insanları harekete geçiren o tetikleyici sırrı çözmeye çalışın. Kafanızda bir beyin fırtınasının harekete geçtiğini ve heyecan verici ateşli konuşmalar yaptığınızı hayal edin. Kelimelerin ve fikirlerin üzerinde dans ettiğinize, kafa konforunuzu yıktığınıza ve hayatta imkansız olan her şeyi yapacağınıza kendinizi bir inandırın. Hatibin bütün sermayesi sesidir. Sesiniz gür çıkacak. Gür ama zaman zamanda aşağıdan alıp, merhamet, şefkat katacaksınız. Hitabet sanatında konuşmadan önce kendimize sormamız gereken bazı sorular vardır. Vermek istediğim mesaj nedir? Mesajı vermekteki amacım nedir? Bu mesajı kime veriyorum? Nasıl bir mesaj versem daha iyi verim alırım? Eksik kalan bir şeyler var mı ? Fazlalık olan var mı?” Yani cemaatin kültürel düzeyine uygun konuşmalar yapmak gerekiyor. Cemaatin bildiği konularda dönüp dönüp, konuşmak sıkıyor bizleri. O cami çevresinde ikamet eden insanlar belli kültürde insanlar, biliyorum ki, o konuşmacı kadar bilgili insanlar. Diyeceğim şu, camide kürsüye çıkanlar, empati yapsınlar. Mikrofonun büyüleyiciliğini kapılıp, zihnimizi şişirmek yerine, gönlümüzü açsınlar. Kalın sağlıcakla.