Kainat-ın    yaratıcısı   yüce   halık  o’nun   için :  “  Eğer sen  olmasaydın  felekleri, kainatı  yaratmazdım “  dediği   Peygamberimiz   ve   kainat-ın  efendisi  (sav)  lem ,  Yüce   Allah   ilk   evvel   benim  Nurumu   yarattı   buyuruyor.  Daha  sonra her şey   o nurun,  nurundan   infisal ( yaratılmış, ayrılmış)  evren, kainat   bir   düzene   konmuştur. Eğer  o’nun    nuru   kainattan    çıkacak  olsa ;  Alem  söner,   ışık   vermez  ve  hayat   son  bulur. “  Eğer  şu  gördüğün  büyük  aleme   büyük  bir  kitap  nazarı  ile  bakılırsa, Nur-u  Muhammedi  (asv)   o kitabın  katibinin   kaleminin  mürekkebidir.  Eğer  şu  büyük  alem,   bir  büyük  şecere, ağaç  olarak   düşünülse,  Nur-u   Muhammedi  o  ağacın   hem  çekirdeği,  hem  de  meyvesi  olur. Eğer  dünya  çok  büyük   bir  canlı  olarak  düşünülse ,  o’nun   nuru   o  canlının   Ruhu  olur. Eğer  büyük  bir insan  olarak  düşünülse, o  nur   o’nun  aklı  olur. Eğer  dünya  çok  şaşalı   bir  cennet  bahçesi  olarak   tahayyül   edilse,  Nur-u   Muhammedi (  yani o’nun  nuru)  o bahçenin   andelibi,  bülbülü  olur. Eğer  şu  kainat  büyük    bir  saray  olarak   düşünülse, o ‘nun  nuru   o sarayı  ve  saray  sahibini   bize  tanıttıran,  teşrifatçı  ve   münadi, nida   eden,  çağıran  davetçi  olurdu.  Bütün  insanları  o  saraya   çağırıyor,  davet  ediyor. O  sarayda   bulan,  yani  dünya  sarayında  bulunan  bütün  antika   sanatları ve  güzel  mucizeleri   bizlere   tarif  edip   tanıtı   yor. O  saray  sahibine   iman  etmeye  bizleri   nazik bir  şekilde   davet  ediyor.” Mesneviden. Demek   kainat-ın    efendisi  insanlığın   her  şeyidir. O’nu   tanımayan, o’na  itaat  ve saygı   duymayan;  Allah-ı   da   tanımıyor  ve  sevmiyor   demektir.  Bakara    suresinde:  “   Eğer  Allah-ı   seviyorsanız   bana  tabi  olun,  bana  uyun,   eğer  bana  tabi  olup   uymassanız   netice   de  siz  Allah-ı  da   sevmiyorsunuz  demektir.” Buyurulmaktadır. O’nu   sevmek,  Allah-ı   sevmektir. O’nu  sevmek  o’nun  sünnetine  tabi  olmakla   mümkün  olur. Zaten    o’nun  sünneti,  Kur’an-ın   tefsiridir. İlk  tefsiri,  Kur’an-ın   izahını   bize  o  yapmıştır.  Yoksa  bizim   Kur’an-ı   anlamamız  mümkün   olmayacaktı. Rabbimiz  bizden    neyi  istiyor,  neyi  istemiyor  bilemeyecektik. Bu  gün   bazı   aymaz  ve  haylazların  hadis-i   şeriflere    dil  uzatacak kadar   ileri  gitmeleri  fitne  uyarmaktan  başka   hiç  bir  getirisi   yoktur.  Bunlar   tamamen   dini  tahrip   etmek  için  uyarlanmış   birer   robot   ve  tenekelerdir. Hadis-i  şerifler  olmasa  bize  kur ‘an-ı  kim  izah  edecek ti  ?  Neidü  belirsizler  mi    haşa  Kur’an-ı  bize  izah  edecekler di ?  Bu  gün   etraftan  zaman  zaman   kulağımıza   geliyor.  Cuma  ile  ilgili ,  sünnetle  ilgili.  Bunların   hepsi   dine  fitne   sokup   milleti   bölüp   parçalamak  için ,  ucu dışarda    olan   fitne   oyunlarıdır. Sakın  ha  bunlara  pirim   vermeyelim.  Bize  kur’an   ve  o’nun   tefsiri   olan   hadis-i   şefler   kafi  ve  vafidir. Yeter ki  onları   doğru kaynaktan   doğru  olarak  anlamaya   çalışalım. Acizane  benim  tavsiye  edeceğim  en  temel kaynaklar  kütüb’ü   sitte   denilen   hadis kitaplarıdır. Sıkıntı  olduğu  zaman   onlara  müracat   edile  bilir. Bu  milletin  kutsalları   ile  oynamak   kimsenin   hakkı da   değil ,  haddi  de  değil. Rabbül    alemine   emanet   olun. Ahmet   OĞUZ